29 Temmuz 2012 Pazar

Od




         Od
         İskender Pala
         Kapı Yayınları

         Biliyorum,
         “Biz bu ilden gider olduk,
         Kalanlara selam olsun,” demişti.
         Yine biliyorum,
         “Bizim için hayır dua kalanlara selam olsun.” demişti…
         Ve sevgiliye gittiği o geceden sonra adının dilden dile,
         Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum…
         Şimdilerde kimisi ona Âşık Yunus,
         Kimisi de biçare Yunus diyor ya, desinler.
         Yahut Yunus Dedem, Tabduk Yunus, Miskin Yunus…
         Derviş Yunus… Varsın onu da desinler.
         Ve Türk yurtlarında, onu en çok “Bizim Yunus” diye çağırırlar.
         Biliyorum…

         Ten fanidir, can ölmez
         Çün, gitti geri gelmez
         Ölür ise ten ölür
         Canlar ölesi değil

         (Arka kapaktan)

         Bu okuduğum ilk İskender Pala kitabı. Açıkçası önyargım vardı kendisine ve kitaplarına karşı. O yüzden hiç almadım, okumadım. Sonra Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk adlı kitabını aldım ama daha okumak kısmet olmadı. Hâlâ kitaplığımda okunmayı bekliyor. Bu kitap da erkek arkadaşımın. O verdi oku diye. Okudum ve beğendim. Haksızlık etmişim, kabul ediyorum. Yunus Emre’yi, nasıl yetiştiğini, nasıl derviş olduğunu, nasıl “Bizim Yunus” olduğunu çok güzel anlatmış İskender Pala.
         Okunması gereken kitaplardan biri diyorum. 

20 Temmuz 2012 Cuma

Yârim Haziran



Yârim Haziran
Can Dündar
İmge Kitabevi

         Katran karası bir geceyi haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay… “Sana Samanyolu getirdim.” dedi ve bütün gök kubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur, gülümsedi koltuğunun başucunda…
         Ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet…
         Sonra penceremi açıp onu içeri aldım.
         Dolunay, samanyolundan ışıklarla eteklerinde; “Haydi” diyordu penceremin dibinde; “Haydi… ebedi baharın ülkesine…”
         Lakin dolunaya inat; öylesine bitkin ve naçar ki hayat…
         … Kopamadım akşam haberlerden, dünyevi kederlerden… Açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, Cahit Külebi’den bir şiir fısıldayarak kulağına:
         “Bir gün geleceğim / alıp şu başımı / bir gün geleceğim / belki de Haziran / bulacak naşımı / belki de Haziran…”
         Haziran, bir ozanın naşını kaldırırken, dolunay Samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı. Bakakaldım peşinden…
         Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim.

         (Arka kapaktan)

         Bu kitabın benim için anlamı çok büyük. Ama onun haricinde de çok severek okudum. İçinde kısa kısa yazılar var. Bu da, bu bunaltıcı yaz sıcaklarında sıkılmadan okumanıza yarıyor. Okumanızı tavsiye ederim.
         Bu arada ben kitabın en çok “Aslolan…” isimli yazısını sevdim.