26 Ağustos 2012 Pazar

Taşların Seçimi


      

         Taşların Seçimi
         Hilal Dikmen
         Doğan Egmont Yayıncılık

         Önce taşlar vardı.
         Ve taşlar, Kurtarıcılarını seçti.

         Yeni bir dönem başlıyordu. Dört sıradan çocuk, Melis, Ceren, Ilgın ve Damla kendilerini yüzyıllardır süregelen bir savaşın ortasında bulmuşlardı. Onları eşsiz kılan güçlerle donanmışlardı. Onlar dünyaların yeni “Kurtarıcıları”ydılar…
         Ancak bilmedikleri bir şey vardı: Asıl tehlike kendi içlerindeydi ve savaş sona erdiğinde geriye sadece güçlü olanlar kalacaktı.

         Hilal Dikmen 31 Ağustos 1990 yılında Ankara’da doğdu. 2004 yılında Nuh Eskiyapan İlköğretim Okulu’ndan mezun oldu. Eğitimine Mamak Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nde devam ediyor. İlk kitabını, hikâyesini dinleyen Türkçe öğretmeninin teşvikiyle 10 yaşında yazmaya başladı. Şu anda ikinci kitabı üzerinde çalışıyor.

         (Arka kapaktan)

         Öncelikle şunu söyleyeyim ki bu okuduğum ilk fantastik roman olabilir. Daha önce hiç böyle bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum.
         Bu kitabımızın yazarı Hilal’i yaklaşık 4 yıldır tanıyorum. Onunla www.sozbittti.com adlı bir edebiyat sitesi aracılığıyla tanışmıştım zamanında. Tabii hiç yüz yüze görüşmek kısmet olmamıştı. Geçen yıllarda bu site kapandı çeşitli sebepler yüzünden. Ama Hilal ve bazı arkadaşlar hâlâ facebook profilimde eklidirler.
         Bu yıl bir İstanbul ziyaretimde Hilal’le tanışma fırsatı yakaladım. Yine yukarıda bahsettiğim o siteden bir arkadaşın evinde kaldık ama Hilal’de bizi çok güzel ağırladı.
         Kitabını okumayı çok istiyordum ama bir türlü bulamıyordum kitapçılarda. Meğer baskısı artık yapılmıyormuş ama www.kitapyurdu.com da hala satışı yapılıyor.
         Eğer yanlış hatırlamıyorsam ikinci kitap için çalışıyor şu ara Hilal. Çünkü bu kitap seri olacakmış.
         Fantastik romanlar bana çok uzaktı ama bu kitap beni büyüledi diyebilirim. Bunu tanıdığım bir insan olduğu için söylemiyorum ama hayal gücünden çıkan her ürünü itinayla kullanmış Hilal Dikmen. Ve çok geniş bir hayal gücü olduğu da bir gerçek.
         Bu arada bu kitapla Türkiye’nin en genç fantastik roman yazarı seçildi Hilal Dikmen ve Doğan Yayın Holding tarafından da En Yaratıcı Kitap Ödülü’nü aldı 2006 yılında.
         Başka bir gerçek ise Hilal sayesinde Türkiye’deki genç yazarlarımızın yolunun açılmış olması.
         Hilal Dikmen’in blogunu ziyaret etmek isterseniz: Tık tık.
         Facebook sayfasını ziyaret etmek isterseniz: Tık tık. 

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Gölge Hırsızı



         Gölge Hırsızı
         Marc Levy
         Çeviren: Ayça Sezen
         Can Yayınları

         “Sen benim gölge hırsızımsın; nerde olursan ol, seni bulacağım.”

         Babası tarafından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan bir kasabada yaşayan kahramanımızın özel bir yeteneği vardır: Peşine gölgeler takılır, ona hep bir şeyler fısıldar…

         Yıllar geçmiş, bahçesindeki kestane ağaçlarının altında oturduğu okulunu, babasıyla annesinin birbirlerini sevdikleri zamandan kalma o soluk fotoğrafları ardında bırakarak yeni bir hayata başlamıştır. Ne var ki tekdüze hayatı ve bir türlü ismini koyamadığı ilişkisiyle içindeki özlemi dindirememekte, ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü kurtulamamaktadır.

         Bir kıyı kasabasına yolunun düştüğü bir gün, hüzün dolu geçmişinin, peşini bırakmayan gölgelerin sırrı yavaş yavaş çözülmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kumsalda, gölgelerinin birbirine karıştığı ilk aşkının izini bulacak ve onun peşine takılacaktır.

         Belki de, bir sandığın içine sakladıkları o uçurtmayı yerinden çıkarmanın zamanı gelmiştir artık…

         Gölge Hırsızı, ardımızda bırakamadığımız anları, anıları ve aşkları anlatıyor. Yani peşimize takılan, kurtulamadığımız gölgeleri…

         (Arka kapaktan)

         Serrose’nin blogunda gördüm bu kitabı. Can Yayınları’nın indiriminden almıştı. Ben de indirimden bir sürü kitap almama rağmen çok merak ettim kitabı. Sırf bu kitabı almak için bir kez daha gittim D&R’a. 
         Aldım geldim eve ama elimde başka kitap vardı okuduğum. Yani Kafka’nın Bebeği’ni okuyordum. Onun yazısı da burada. O yüzden bu sonraya kaldı.
         Neyse okudum, bitirdim ve çok sevdim. Bir çocuğun hayatını ve onun gölgesini konu alıyor kitap. Benim en çok hoşuma giden kısmı ise çocuğun dilinden yazılmış olması idi. Bence kitabı bu kadar samimi kılan da buydu.
         Okumayanız varsa okumanızı tavsiye ederim. 

9 Ağustos 2012 Perşembe

Kafka’nın Bebeği


         
         Kafka’nın Bebeği
         Gerd Schneider
         Çeviren: Regaib Minareci
         Kırmızı Kedi Yayınevi

         1923. Berlin’de bir park. Küçük bir kız çocuğu kaybolan bebeğinin arkasından ağlarken, parkta karşılaştığı siyah giyimli, ince yapılı, kibar bir adam onu avutmaya çalışır. Herhangi biri değildir bu adam, Franz Kafka’dır. Ağır hasta olan ünlü yazar küçük kızın çektiği üzüntüden kurtarmak için çok özel bir çözüm üretir. Her gün parka gelir, kendi yazdığı bir mektubu getirir ve bunu kaybolan bebeğinin gönderdiğini söyler. Günlerce buluşur bu iki sıra dışı kişi ve aralarında tuhaf bir arkadaşlık gelişir. Bu özel mektupların yalnızca küçük kıza değil, Franz Kafka’ya da yardımı olacak, sayılı günleri kalan yazar kısa süreliğine de olsa hayata sarılacaktır; ancak günün birinde beklenmedik bir olay bu arkadaşlığın sürmesini zora sokar.

         Büyük yazarın hayatının son haftalarını, gerçek bir olaydan yola çıkarak ve biyografik bilgilerle donatarak anlatan bu roman Kafka okuru için gerçek bir sürpriz.

         (Arka kapaktan)

         Tam bir Kafka aşığı olduğum için görür görmez aldım bu kitabı. Üzerinde çok fazla düşünmeye de gerek yoktu çünkü. İçinde Kafka varsa sevmemem söz konusu olamazdı ki öyle de oldu, yanılmadım. Üstelik Kafka’nın hayatından ve yapıtlarından da izler buldum içinde. Keyifli bir okuma oldu. Okumanızı tavsiye ederim.