14 Şubat 2013 Perşembe

Fındık Sekiz


       
         Fındık Sekiz
         Metin Kaçan
         Can Yayınları

         Fındık Sekiz, simgesel/alegorik bir doku içinde İslam mistisizminden izler taşıyan bir metin. Tasavvuf öğesi, Kaçan’ın bıçkın/külhani anlatımı ve inanılmaz haşarılık ve ataklıktaki yaratıcı dil oyunlarının arasında alışılmadık bir etki bırakmakta. Fındık Sekiz, bir iç dünya yolculuğunun odakta olduğu bir metin. Beyoğlu’nun kanla/şiddetle/uyuşturucuyla/cinsellikle yoğrulmuş batakhane kültürü ile entel diye adlandırılan bir başka sınıfın yan yana varlıklarını sürdürdüğü bir ortamda, ana kişi Meto maddesel yaşamın uçlarında dolaşır, “intiharın arifesinde, yaşamın şerefesinde” gezinir. Fındık Sekiz, karanlıktan aydınlığa, maddesellikten tinselliğe yapılan bir yolculuğu anlatır… Bir aşk romanıdır Fındık Sekiz. Karşı cinsten birine duyulan aşktan çok soyut bir aşktır burada söz konusu olan. Mistik tonlamalı gündüz düşlerinin somut bir Beyoğlu gerçeğiyle birbirine geçtiği bir uzamda yaşanır Fındık Sekiz. Destansı/masalsı, bir o kadar da kanlı canlı/külhanca bir ortamdır bu… Renkleriyle, sesleriyle soluk alıp verir metin. İçinde “sözcüklere yelken açılan” bu kurmaca yaşam, düzyazı, ritmik düzyazı ve şiirin birbirine karıştığı dilsel karnavaldır.”
            (Arka kapak)

            Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ını okuduğumda liseye gidiyordum. Okuyup geçmiştim. Çok büyük şeyler ifade etmemişti benim için. Sevmedim mi sevdim. Ama o çarpıcı etkiyi yapmamıştı işte. Daha sonra bu kitabın Türk edebiyatı için ne kadar önemli olduğunu anladığımda tekrar inceledim. Filminin çekildiğini de öğrendim. İzledim de.  Aslında ne kadar bizdenmiş. Tabii o zaman anlayamamışım. Hatta bir ara dizisi de çekilmişti. Hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum. Hiç izlemedim de doğrusunu söylemek gerekirse.
         İçinde simgesel/alegorik ögeler barındırıyor bolca. Güzel, kolay okunur bir kitap bunun yanında. Beyoğlu’nun makyajsız yüzünü görterirken kanınız çekiliyormuş gibi hissediyorsunuz bazen. Biraz fazla etkiledi bu kitap beni o yüzden.
         Bu kitabı da yazın indirimden almıştım. D&R, Can Yayınları’nın kitaplarını 5 Tlye satıyordu. Açıkçası Ağır Roman’ın yazarı olarak da düşünmemiştim kitabı alırken. Sonra okumak için elime aldığımda farkettim. Ve maalesef farkettiğim acı bir şey daha var. Geçtiğimiz günlerde intihar eden Metin Kaçan; Ağır Roman’ın, Fındık Sekiz’in yazarı Metin Kaçan.
         1995’te bir tecavüz iddiasıyla yargılandı ve ceza aldı Metin Kaçan. Şimdi bu kitapta da Meto’nun kız arkadaşı ona komplo kuruyor ve onu tutuklattırıyor ve bir süre hapis cezası falan alıyor. Çıktıktan sonra da aklından intiharı geçiriyor Meto. Sayfa 109’da söyle yazmış:
“Malibu’yu Boğaz Köprüsü’nün tam ortasındayken patlatmak!
Kendini Boğaz’ın lacivertten yeşile, yeşilden kızıla, sonra esmere kaçan renkli sularına, fırtınalı sesine bırakmak! Haydi Meto!”
         6 Ocakta da intihar haberini aldık. 
         Yani böyle büyük bir iddiada da bulunmak da istemiyorum ama bu kitap ilk önce Yapı Kredi Yayınlarından 1997 yılında çıkmış. Yani o cezayı aldıktan sonra. Acaba Metin Kaçan intihar etmeye bu romanı yazarken mi karar verdi diye geçiyor hep aklımdan.
         Tecavüz olayına gelince Güneş K. Adlı bayanın doktor raporlarında tecavüz bulgusuna rastlanmamıştır diye yazdığı da her yerde yazıyor. Ama insanlar, medya o kadar seviyor ki yaftalamayı, hiç de zorlanmadılar o yüzden “tecavüzcü romancı” derken. Burada mahkemenin medyadan etkilenip, doğru düzgün araştırmadan bir yargıya vardığı sonucu da çıkıyor.
         Allah rahmet eylesin. Umarım burada bulamadığın huzuru orada bulursun Metin Kaçan.
         Bu kitabı okuyun.
         Ağır Roman’ı da okuyun.
         Metin Kaçan’ın tüm kitaplarını okuyun.

2 Şubat 2013 Cumartesi

Azil

         
         Azil
         Hakan Günday
         Doğan Kitap
         Deha ile delilik arasında seyreden bir hayat…
            “Önemli olan, Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden, Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir.”
           
            Sahip olduğun her bilgi, içinde çürüttüğün bir hücredir.
           
            Azil, içinizdeki derin uçuruma, düşünme, fark etme ve görme uçurumuna düşmek için bir fırsat. Ayaküstü düşebilirseniz ne âlâ! Aksi takdirde Hakan Günday’ın bir sonraki romanını bekleyeceksiniz.
            (Arka kapaktan…)

         Tamam diyorum tamam. Artık bu adamın tarzına alıştım. Ama olmuyor. Tamam, alıştığım bir kısmı var. Hep uçları yazması hep uçlarda dolaşması. Onun dışında yeni bir kitabına başladığımda “Hah, bunun sonu kesin böyle bitecek!” diyorum ama nafile, bambaşka bir şey oluyor. Ve bu beni hem şaşırtıyor hem de mutlu ediyor.
         Yıllardır okuyorum. Okumayı öğrendiğim günden beri okuyorum. Hatta okumayı biraz geç sökmüş olmamdan dolayı hıncımı ala ala okuyorum. Babamın okumam ilerlesin, akıcı olsun diye söylediği “Kızım, ne görürsen oku!” sözünü hayat felsefem haline getirdiğim için okuyorum. Balıkesir’deki kitaplığım, Kuşadası’ndaki kitaplığım, okulun kütüphanesinden aldıklarım, arkadaşlarımdan aldıklarım, Balıkesir kütüphanesindeki tüm kitapları okuyup, okuyacak kitap bırakmayışım… Yine de çok değiller. O kadar çok kitap varken dünyada ve her gün sürü halinde de çıkmaya devam ediyorlarken hiç de çok değiller.
         Arık okuya okuya olsa gerek bir yazarın kitabın sonunu nasıl bağlayabileceğini tahmin edebiliyor insan. Hatta bir sonraki cümlesini bile. Hakan Günday’da ise bu pek mümkün olmuyor. Tamam, bu kitapta biraz daha fazla hissettim. Bir sonraki cümleyi olmasa da hangi düşüncelerle yazdığını anlamaya başlıyorum. Ama sonunu bilmek asla mümkün olmuyor.
         Yine beni çok şaşırtan, çok etkileyen bir romandı. Yine rüyalarıma girdi, yine tüm hücrelerime işledi. Başka ne denilebilir ki başka?! Alın, okuyun. Pişman olmazsınız.

         Bu arada bu kitap adıma imzalı. İkinci kez. Daha önce de okuyup bitirdiğim Az’ın imzalısı geçti elime.
         Ama bu kitapta çok önemli bir şey daha var benim için. Hakan Günday’dan “Yaz!” cümlesi.
         Artık yazıyorum.

         Kinyas ve Kayra’yı okumak için tık tık.
         Malafa’yı okumak için tık tık.
         Az’ı okumak için tık tık.