25 Nisan 2013 Perşembe

Sabun Adam



         Sabun Adam
         Ahmet Önel
         Şenocak Yayınları

         Zaman bazen eğik durur, bazen teğet geçer, bazen de dikey vuru insan yaşamına. Işıklar yansırken yavaş yavaş gölgeler kaplar ömür patikasını. Gölgeyi yaratan ışığın kendisidir; ışıksa zaman içinde süren yaşam… Zaman dalga dalga gölgenirken, kapılar ölüme doğru açılırken, sorgulamalar başlar gece gündüz… Bitiş, kaçınılmaz bir geceye açılmaktadır; yeniden başlamaksa bir gizem içinde pusanan düştür yalnızca…
         Bu öyküler bizi insanın iç dünyasındaki karmaşık labirentlerinde dolaştırıyor. Yaşamın, bizim ona yüklediğimiz anlamlar sayesinde kendi varlığını ve iç dengelerini oluşturduğunu gösteriyor. Yaşamına anlam arayan tek varlık olan insan, bütün derinliği ve çelişkileriyle öykülerin odak noktasında yer alıyor.
         Okudukça yaşamdaki anlamların sürekli çoğaldığını duyumsayacaksınız…
         Hülya Soyşekerci
         Edebiyat Eleştirmeni
         (Arka kapak)

Pazar günü İzmir’e 18. Kitap Fuarına gittim. Bir sürü kitap aldım. Zira bu fuarı bekliyordum, yazdan beri fuara kadar kitap almayacağım diye kural koymuştum kendime. Ama çok uyguna 3 kitap bulmuştum. Onları aldım. Bir de okulda hocalarımızın okumamızı istediği kitapları aldım. Ama onları saymıyorum. :) Ha bir de erkek arkadaşımın aldığı kitaplar var. Onları da saymıyorum, ben almadım o aldı. :P Yani genel olarak başarılı oldum diyebilirim.
İşte bu öykü kitabı ve 2 tane daha öykü kitabına 5 TRY verdim fuarda. Fiyatı çok uygun geldi bana.
Ahmet Önel’i ilk kez okuyorum ama çok sevdim. En çok da “Sabun Adam” ve “Genel Prova” öyküsünü beğendim.
Kitapta “Kıyıdan”, “Çığlık”, “Nereye Gidiyoruz”, “Teğet Zaman”, “Yara”, “Genel Prova”, “Dikey Zaman”, “Amca İtiraf Ediyor”, “Eğik Zaman”, “Aklın Ermediği”, “Beklenmeyen”, “Bir Adım, Bir Adım Daha”, “Ekinoks” ve “Sabun Adam” öyküleri var.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Cevapsız Ağrı


         


         Cevapsız Ağrı
         Umay Umay
         Altıkırkbeş Yayın
        
         Umay Umay’ı ilk kez lisedeyken dinledim. Liseden sonra bağımlısı haline geldim. Sonradan öğrendim ki kitapları da varmış. Ama Balıkesir’de değil kitaplarına, Cdlerine bile ulaşamadım. Sonra bir tanıdığım İstanbul’dan bulup Naylon isimli albümünü yollamıştı, sağolsun. Bulamamıştım ama aramaktan da vazgeçmedim. En sonunda bu yıl erkek arkadaşımla tüm kitaplarını aldık.
         Bu okuduğum ilk kitabı. Birkaçını internette bulup okumuştum. O yüzden tarzına alışığım. Yine de onu okumak bildiğim sokaklarda yürümek gibi. Fazlasıyla tanıdık. İçten.
         Şimdi geriye kaldı 4 kitabı.
         Onu hâlâ dinlemediyseniz mutlaka dinleyin. Ve kitaplarını da okuyun. 

2 Nisan 2013 Salı

Ziyan


      
         Ziyan
         Hakan Günday
         Doğan Kitap
         “Beyaz gövdeli zenci köpeklerimiz var. Adları da var. Ama onlar birer heykel. Çağırınca gelmiyorlar artık. Cennetin kapısını bekliyorlar. Karla karışık toprağa gömülebilmek için kulakları dik donuyorlar! Öyle bir cennet ki, paslı demirin bile ak sakalı var. Bizi saran tel örgüler beyaz angoradan örülmüş. Havası havlamayı bırakmış, ısırıyor. Beyaz ağzı etimizle dolu. Bu yüzden sessiz bir ayaz var. Saçaklardan sarkan mızrak dişleri ensemize saplanmış. Gazete kağıdı gibi buruşmuş derimizde mor diş izleri, bekliyoruz. Cennetten kovulmayı. Bembeyazız. Soğuk. Donmak. Çözülmek. Tekrar donmak. Daha fazla hiçbir şeye gerek yok. Filleri çekmeye bile. Herkes kalsın yerinde. Bıraksınlar, yaslansın göğsüm sırtlarına, ılıklaşsın enseleri nefesimle. Yavaş yavaş sokayım dilimi derilerine. Aksın içlerine hayatımın zehri. Yirmi adet mermi. Muhteşem! Hepinizi geberteceğim! Ama hepinizi!”
            (Arka kapak…)

         Hakan Günday ilk kez Kinyas ve Kayra’sını okuduğumdan beri hep en sevdiğim yazarlardan biri oldu. Neden bilmiyorum ama son 10 yıldır beni etkileyebilen kitap çok nadir karşıma çıkıyor. Ama Hakan Günday’dan ne okusam bir yerlere dokunuyor bende.
         Bu kitabı da güzeldi ama bence ben bu kitap için yanlış bir zaman seçtim. Çünkü çok çok uzun zamandır elimde. Bitirmeye çalışıyordum. Araya da vize sınavlarım falan girince daha fazla zorlamamak adına bir kenara bıraktım. Sınavlardan sonra elime alınca bir çırpıda bitti. Dediğim gibi benden kaynaklı zamanlama hatası vardı.
         Yine çok ilginç bir kitaptı. Her zamanki gibi tahmin edilenin aksine tamamen farklı bir sonla bitirmiş Günday.
         Bu da bittiğine göre okumadığım sadece 2 kitabı kaldı. Zargana ve Piç. Yakın zamanda onlar da okunacak.

        İmza koleksiyonuma bir kitap daha. Bu kez erkek arkadaşıma imzalı. Ama ben el koydum. :)

         Kinyas ve Kayra’nın yazısını görmek için tık tık.
         Az’ın yazısını görmek için tık tık.
         Malafa’nın yazısını görmek için tıktık.
         Azil'in yazısını görmek için tık tık.