27 Ekim 2014 Pazartesi

Kocan Kadar Konuş

        


         Kocan Kadar Konuş
         Şebnem Burcuoğlu
         Dex Yayınları

         “Türkiye’de kadınların DNA’larına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. Millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. “Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş” atasözü, anneannem Peyker’in lafıdır. Yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.
         Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele ki bir de 30’una gelip de bekar kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!”
         Evli misin?
         Ya nişanlı?
         Sevgilin var mı?
         O da mı yok!
         Yaş kaç?
         Hmm. Anlaşıldı.

         Sen en iyisi bu kitabı bir oku. Yalnız değilsin Türk kızı! Senden çok var –ay bunu da yanlış anlayıp trip atarsın sen şimdi. Yok, öyle demek istemedik. Ailen, çevren, eşin-dostun-arkadaşın-kankan, hepsi evlilik lafı ediyor değil mi? Ama zor iş.
         Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş…
         (Arka kapak)

         Bu kitabı okurken çok eğlendim. Gece uyuyamamıştım ve biraz kitap okumaya karar verdimdi. Sonra işte bu kitaba başladım ve gün ağardığında kitap bitmişti.
         Okurken o kadar çok güldüm ki. Hatta yan odada erkek arkadaşım uyuyordu, uyanmasın diye kıs kıs gülmekten bir hal oldum. :) gerçekten çok eğlendim.
         Fakat tek sevmediğim yeri sonuydu. Öyle bitirilir mi kitap ya. Hani biraz da insanda devamı var hissi bırakmıyor değil.
        


25 Ekim 2014 Cumartesi

Şiir Hikâyeleri

         


         Şiir Hikâyeleri
         Haluk Oral
         Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
        
         “Haluk Oral, gerçekten de ilgi çekici bir edebiyat arkeologu. Bizim okuyup da geçtiğimiz, sadece bir şiir, bir öykü olarak baktığımız metnin ardındaki gizler, yazılma nedenleri, esin kaynakları onun araştırma alanıdır. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Oral’ın verdiği bilgilerden sonra, o şiire, zenginleşmiş, çeşitlenmiş bir açıdan bakarsınız. Ünlü şairlerinin biyografilerine baktığınızda, o yapıtı niçin, hangi etkilerle yazdığını öğrendiğinizde şiiri onun edebiyat serüveni içinde bir yere oturtursunuz.
            Şiir severseniz, bir şiirin serüvenini, en doğru yazılışını öğrenmek isterseniz bu kitabı okumalısınız.(…)”
                                                                                                                     Doğan Hızlan
            Özdemir Asaf’ın Lavinia’sı kimdir? Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı’nın geçirdiği değişiklikler… Ahmet Arif ve tek kitabı olarak 60 baskı yapan Hasretinden Prangalar Eskittim… Melih Cevdet Anday’ın Tohum’u ilk nerede yayınlandı? Orhan Veli’nin divan çeşnisinde bir şiiri olarak Efsane… Kaldırımlar ve Nezip Fazıl’ın şair yaşamı… Orhan Veli’nin Sere Serpe uyuyan ilhamı… O Belde için bir sadeleştirme çalışması… Yahya Kemal’den Salim Rıza’ya bir rubai… ve Tutunamayanlar…
                                                                                              Haluk Oral’ın kaleminden…
            (Arka kapak)

         Bu kitabın benim için önemi büyük. Yani bu kitap yıllar önce elime geçtiğinde başladım ben imza koleksiyonu yapmaya. Haluk Oral’da bir imza koleksiyoncusu zaten. O günden beri de imza koleksiyonu yapıyorum ben de. Tabii ki o zaman da okumuştum kitabı ama yeniden okumak istedim. Balıkesir’den dönerken de yanımda getirdim.
         Kitapta o çok ünlü şiirlerin yazılış hikayeleri var. O yüzden çok ilgimi çekiyor kitap. Kendimi yakın hissettiğim dünyaya dokunabiliyorum kitap bitinceye kadar. Belki ileride yeniden okurum, kim bilir.


         Tabii ki bu kitap da yazarından imzalı. :)

20 Ekim 2014 Pazartesi

Kül ve Yel

        


         Kül ve Yel
         Müge İplikçi
         Alkım Yayınevi

         Yalnızlığımıza yeni masallar uydurmalıyız, kabul. Ama nasıl, ama nasıl?
        
         Müge İplikçi, Kül ve Yel’de bir ailenin yıllara yayılan öyküsünü, hatırlamak ve unutmak temalarından hareketle anlatıyor. Romanın ana kahramanı olan Fehime’nin, Yelkovankuşu adlı semtte başlayan serüveni, manolya ağaçlı bir evin odalarında farklı koku ve renklerle şekillenmiştir. Alzheimer hastalığına yakalandıktan sonra bir bakımevine kapatılan Fehime, odasında sürekli olarak televizyon seyreder. Ailesinin yaşadıklarını bir hatırlayıp bir unutur. Ve o sırada çıkan savaşı, Yelkovankuşu’nun hemen yakınlarında, Şerbetçi’deki deri fabrikalarında 20 yıl önce çıkan yangınla özdeşleştirir. Yaşlı Fehime’de şimdiki zaman, geçmiş zamanın içerisindedir; tıpkı, mekanın mekanın içerisinde oluşu gibi.

         Müge İplikçi, hatırlamak-unutmak ve ötesinin dehlizlerine bizi davet ederken, tıpkı diğer kitaplarından olduğu gibi, Kül ve Yel’de de an’ın içerisinde oynamayı seviyor.
         (Arka kapak)

         Alzheimer hastası Fehime’nin sayıklamalarıdan oluşuyor kitap ve çok çok yavaş seyrediyor. Bu kitabı inatla bitirmek için çabalıyordum Doğu turuna gitmeden önce. Giderken de yanımda götürmemiştim. Ama dönünce ben ona o bana bakmaya başladı. Aldım elime ama ömür törpüsü resmen. Yani tamam kitaplara kötü demek istemiyorum. Beğenmemezlik etmek hiç istemiyorum ama hiç ilerlemiyor bir türlü.

         Okudum da kurtuldum diyorum. :/

Duvarların Dili Olsa

         

         Duvarların Dili Olsa
         Alice Clayton
         Doğan Egmont Yayıncılık

         Bazen duvarlar o kadar incedir ki tutku aradan sızıverir.
         “Ah, tanrım.”
         Tak.
         “Ah, aaahhh.”
         Tak tak.
         Neler oluy…
         “Oh, aahh, çok iyi!”
         …
         Caroline, San Francisco’daki yeni dairesinde ilk uykusundan işte böyle uyandı.
         Çapkın komşusunun adeta küçük bir haremi vardı. Her gece başka bir kadınla, Caroline’ın yatak başındaki tabloyu kafasına düşürecek kadar hızla duvarları gümbürdetiyordu. Hatta Caroline’ın kedisi Clive bile bu seslere kayıtsız kalamamış, düz duvara tırmanmaya başlamıştı. Artık uyku haramdı. Kapı deliğinde nöbet tutmasına rağmen bu gizemli adamın neye benzediğini bir türlü göremiyor, meraktan ve sinirden çıldırıyordu. En sonunda, bir gece, bu tantanaya daha fazla dayanamayıp hışımla adamın kapısını çaldı.
         İlk görüşte aşk, hiç bu kadar eğlenceli, komik ve tutkulu yazılmamıştı…
         (Arka kapak)

         Yanii… İşte ne desem bilemiyorum. Vakit geçirmek için iyi. Ama sırf seks kitabı gibi geldi bana. Anladık sevişmişler de niye o kadar detayına inmiş yazar, hiç anlamadım doğrusu. Ben öyle çok muhafazakar akıllı bir insan değilimdir ama bu kitabı sevemedim bir türlü. İçine bolca seks serpiştireyim de okuyucunun ağzının suyu aksın demiş yazarı, başka bir şey değil.

         Bence vakit kaybıydı. 

9 Ekim 2014 Perşembe

Önce Çocuklar ve Kadınlar

         


         Önce Çocuklar ve Kadınlar
         Sunay Akın
         Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

         Önce Çocuklar ve Kadınlar mı? Önce Kadınlar ve Çocuklar mı? Ya da kimse bu gemiyi terk etmek istemez mi?
            Sunay Akın tarihimizin kıymetli batıklarını: gemilerini, şairlerini, gezginlerini, aşıklarını vd. okurunu saran, sarmalayan üslubuyla adeta karaya çıkarıyor kaleme aldığı öykülerde. Bu kitabı okurken çalan çanları, acele içinde koşuşturup bağıran miçoları ve hatta ayaklarınızı ıslatan dalgaları bile fark edemeyebilirsiniz…
            Telaşa lüzum yok, bu gemi hiç batmaz!
            “Heybeliada’da bulunan Deniz  Harp Okulu’nun öğrencileri, her sabah martı çığlıkları altındaki rıhtımda sıraya dizilirler. Bölüğün sağında yer alan uzun boyluların en arkasında Darüşşafaka’dan gelen, Yetim Orhan durmaktadır. Onun önünde ise cephede şehit düşen bir subayın oğlu olan Niyazi görülür. Niyazi’nin önünde tanınan biri vardır: Osmanlı sultanının yeğeni, Prens Vahit… Ve en ön sırada, Nazım Hikmet, okul limanın bulunduğu koya demirli, bir zamanlar resmini yaptığı Yavuz Sultan Selim kruvazörüne bakmaktadır…”
            (Arka kapak)

         Daha önce Sunay Akın’ın Kız Kulesi’ndeki Kızılderili kitabını okumuştum. O kitapta da Kızılderililer ile ilgili bilmediklerimizi yazmıştı.
         Bu kitapta da batıklarla, gemilerle ilgili bilmediklerimizi yazmış. Klasik Sunay Akın tarzı diyeceğim çünkü nedense iki kitapta da beni çok sarıp sarmalamayan bir yan vardı.
         Doğu turundayken okuyup bitirdiğim bir kitap bu da. Yoklukta iyi gitti doğrusu, itiraf edeyim. Tunç isimli bir arkadaştan ödünç almıştım. Belki şartlar farklı olsaydı kısa sürede bitiremeyebilirdim yani. Çünkü bazı yazılar birbirinin tekrarı gibi ve bu da beni çok sıkıyor.
         Söylemeden geçemeyeceğim. Bir de arka kapak yazısındaki “öykü” söylemi canımı sıktı biraz. Bence öykü denilemez bu yazılara ama neyse…

         Yine de okuyun…

7 Ekim 2014 Salı

Orta Doğu’da Süryanilik


Orta Doğu’da Süryanilik
Dini – Sosyal – Kültürel Hayat
Aziz Koluman
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları (ASAM)

Orta Doğu’da Süryanilik (Dini-Sosyal- Kültürel Hayat) isimli bu kitap; ülkemize akademik yöntemlerle Süryani konusunu inceleyen bir eser kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu çalışma sadece Türkiye’deki değil, Suriye, Irak, Lübnan ve diğer ülkelerdeki (Avrupa-Orta Asya-ABD) Süryanilerini de kapsamaktadır. Kitapta; “Süryanileri ve Süryanileri” okurumuz daha yakından tanıma imkanı bulacaktır.
Yazar; bu çalışmada Süryani tarihini, Hıristiyan dini içerisinde Süryani inancının yerini, dünya Süryanilerini, Türkiye Süryanilerini ve ayrıca Süryani Kiliselerinin özelliklerini ortaya koyarak meseleyi geçmişten günümüze getirmekte, Süryani dini yapılanmasını, diasporasını ve potansiyelini anlatmaktadır.
İlk baskısı kısa zamanda tükenen bu kitap birinci sene içerisinde ikinci baskısını yapmıştır.
(Arka kapak)

Merhabalar efenim…
Belki bahsetmişimdir. 4 – 30 Eylül arasında Türkiye Turu – Doğu Etabını gerçekleştirmek üzere Kuşadası’ndan Ankara’ya doğru hareket etmiştim. 27 günlük turu tamamlayıp döndükten sonra da bayram için ailemin yanına Balıkesir’e geldim. Yani size Balıkesir’den bildiriyorum.
Belki kitap okuyamam diye kitap almamıştım yanıma, sadece tabletimi götürmekle yetinmiştim. Fakat bazen gün boyu otobüs yolculuğumuz yaptığımız oluyordu ki bu da çok sıkıcıydı. Tabletten okumak da çok zorladı nedense beni.
Bu kitap Sevgili Ahmet Hocamın. Tam da Mardin’i gezdikten sonra gördüm kitaplarının arasında ve yalvar yakar aldım okumak için. :) (Giden geri gelmiyor diye kızıyordu da… :) )
Mardin’e gidince Süryaniliğe olan ilgim daha da artmıştı. Bu kitabı tam zamanında okudum bence. Başından sonuna, A’dan Z’ye her şeyi var içinde.
Benim gibi turist rehberliği öğrencileri için güzel bir yardımcı kaynak.
İlgisi olanlar için de oldukça akıcı bir dili var.