30 Eylül 2017 Cumartesi

Türk Mitolojisinden Masallar

         


         Dede Korkut Elinden, Anka Dilinden Türk Mitolojisinden Masallar
         Sacide Çobanoğlu
         Yurt Kitap Yayın

         Bozkırda büyük göçlerin kahramanlıkların ve sevdaların Türk dünyasının dilden dile dolaşan, bilinen ve az bilinen masalları
      Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, deve tellal, pire berber iken, ben babamın beşiğini, derede odun yükler iken, alem uykuda ben pusuda iken, bir varmış bir yokmuş, ademoğulları pek çokmuş… Bu kullar içinde bir Altın Arıa varmış… Bunun masalını anlatayım sana, sen de İstanbul’u verirsin bana. O yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan. Yılan urgan, yapraklar yorgan iken, arı kaplan, sinek haberci iken, biz samandan börek satar, karını cebimize atar iken, derken, sabahleyin erken, keçiler koyunları traş eder iken, tahtakurusu saz çalar, sıçan cirit atar iken… Evvel zamanda kalbur kazanda, bir varmış bir yokmuş…
    (Arka kapaktan…)

         Bu kitabı okumaya 3 Nisan 2017’e başlamışım. Çok uzun zamandır bitirmeye çalışıyorum ama çok sevmedim kitabı. O yüzden elimde süründü durdu.
         Sevmememin sebebi şu: Bize yıllarca destan ile masal arasındaki fark öğretildi ve hep destan diye okuduklarımız bu kitapta masal olarak yer alıyor. Masal gibi girişi ve sonu var yani. Ama içerik okuduğumuz destanlarla aynı.
         Bilmediğim bir şeyle karşılaşır mıyım diye okumuştum ama olmadı ne yazık ki. Oysa masalları severim ama hep bunlar destan değil miydi karmaşasıyla okuduğumdan bir süre sonra sıkıldım. Mesela Oğuz Kağan Destanı… Hani destandı bu hikaye. İşte bu kitapta masal!
         Kitabın sonunda ise Dede Korkut hikayeleri kitaba göre masalları var. Çocukken Dede Korkut hikâyelerinden korkardım. :D Yeniden okumak iyi oldu. Gerçi pek unutmamışım.
         Neyse! Tüm Türk yurtlarının hikâyelerini, kahramanlıklarını öğrenmek isterseniz güzel bir kitap. İyi yönünden bakalım. 

24 Eylül 2017 Pazar

Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında

         


         Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
         Haruki Murakami
         Çeviren: Pınar Polat
         Doğan Egmont Yayıncılık

         Okuru kıskıvrak yakalayan, akıllardan çıkmayacak bir eser. The New York Observer
            Tokyo’nun varlıklı mahallelerinden birinde, sıradan ve sorunsuz gibi görünen bir hayat süren Hacime, hiçbir zaman sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. İyi bir evliliği, iki kızı vardır. Şehirdeki iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyere sahip olmuştur. Yine de hayat ve kariyeriyle ilgili sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde aşık olduğu, akıllı ancak tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran Şimamoto’nun anısı, kalbini gölgelemektedir. Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamoto yeniden karşısına çıkar. Hacme artık gerçek anlamda bir dönüm noktasında olduğundan emindir.
            (Arka kapaktan…)

         Murakami’nin daha önce iki kitabını okumuştum: İmkansızın Şarkısı ve Koşmasaydım Yazamazdım. Ve iki kitabı da çok sevmiştim. Hem Japonca öğrendiğim ve Japon yazarlardan daha fazla okumak istediğimden hem de Murakami’nin dilini sevdiğimden tüm kitaplarını okuma hedefim var. Geçen gün Ali sana bir kitap alabilirim deyince Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında’dan yana kullandım tercihimi.
         Seveceğimi bildiğim için büyük bir merakla okudum kitabı. Murakami’nin dili çoğu kişiye durgun gelebilir Japon olduğu için. Japon yazarlarının ve kültürünün genel özelliği bu bence. Sakin bir çerçeve içerisinde ilerliyor kitaplar. Ama ben bu sakinliğin içindeki akıcılığı seviyorum.
         Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında’da Hacime’nin hayatının çocukluğundan 30’lu yaşlarının sonlarına kadar olan kısmını okuyoruz. Şimamoto ile olan ilişkisinin nasıl hayatını etkilediğini demeliyim daha doğrusu.
         Kolay okunur, sakin ama akıcı bir kitaptı bence.

         Tavsiye ederim. 

Kayıp Kız

         


         Kayıp Kız
         April Henry
         Çeviren: Çiğdem Dirhemsiz
         Yakamoz Kitap / Sonsuz Kitap

         Kaderini gerçekten değiştirebilir misin?
      Gabie bir Mini Cooper kullanıyordu. Aynı zamanda yarı zamanlı pizza teslimatı yapıyordu. Bir gece Kayla, Pete’nin Pizzası’nda çalışan teslimat yapan başka bir kız, bir sipariş için dışarıya çıktı ve hiç geri gelmedi. Gabie’nin korkusu, sahte pizza siparişi veren adamın, Mini Cooperlı kızın bu gece çalışıp çalışmadığını sorduğunu öğrenmiş olmasıydı. Kayla’nın kaderi Gabie’ye mi bağlıydı? Kayla’yı bulmayı takıntı haline getiren Gabie, yine Pete’nin yerinde çalışan Drew ile takım oldu. Birlikte Kayla’nın ölmediğini kanıtlamak ve ölmeden önce onu bulmak için yola çıktılar.
    (Arka kapaktan)

         Güzel vakit geçirmek için marketten aldığım kitaplardan biri bu kitap da. Güya New York Times Bestseller’larındanmış. Ay başından beri bir durgunluk var üzerimde ve pek kitap okuyasım yok. Ama okumak da istiyorum. Bu yüzden çerezlik bir şeyler okuyayım dedim ama bunu da beğenmedim. Bana göre bestseller diye nitelendirilen bir kitabın biraz albenisi olmalı. Ama bu kitabın ne kapağı ne de içindekiler çekici gelmedi bana. Klişe hatta!
         Bir adam Gabie yerine Kayla’yı kaçırıyor. Olay bu yani. Tam bir kötü Amerikan filmi gibiydi.
         Vakit kaybı oldu ama neyse ki bundan sonra güzel bir kitap okuyarak durumu düzelttim. :)

         

9 Eylül 2017 Cumartesi

Güneşin Şarkısı

         


         Güneşin Şarkısı
         Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch
         Çeviren: Cemal Aydın
         Şule Yayınları
        
Eva de Vitray-Meyerovitch, Müslüman olduktan sonraki adıyla Havva Hanımefendi’yi okurlarımız İslam’ın Güleryüzü adlı eseriyle tanıdı ve sevdi.
Yazarın Duanın Ruhu adlı incelemesi de okur tarafından büyük ilgiyle karşılandı.
Son olarak sizlere sunduğumuz Güneşin Şarkısı, önceki iki eserden daha derinlere götürüyor okurunu. Yazarımız gerçek mutluluğu nasıl bulduğunu ve insanların böylesi bir mutluluğa nasıl yönelmeleri gerektiğini anlatıyor bu kitabında.
Güneşin Şarkısı, madde ve gündelik kaygılar içinde boğulan gönüllere; bir yığın telaş ve bitip tükenmek bilmeyen acı ve ıstıraplarla bunalan ruhlara, ferahlık ve dinginlik veriyor. Güneşin Şarkısı, Mevleviler döndükçe geceyi aydınlatıyor.
(Arka kapaktan…)

Bu kitabı en son İstanbul’a gittiğimde Gülşah vermişti. 2015 yılı olması lazım. O zamandan beri de kitaplıkta bekliyordu ve benim bir türlü elim gitmiyordu.
Yazar hakkında Gülşah biraz bilgi vermişti ama dediğim gibi uzun zamandır kitaplıkta beklediğinden unutmuşum. Eva de Vitray-Meyerovitch, Müslüman olmuş ve İslam ve Tasavvuf üzerine kitaplar yazmış.
Güneşin Şarkısı, tabii ki Mevlana hakkında. Kendisinden Güneş diye bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Mevlana’nın çocukluğundan başlayıp Mevlana olduğu zamanlara kadar anlatıyor kitapta. Son kısımda ise semanın yapılışını ve her hareketin anlamlarını açıklıyor.
Benim için çok bilinmedik şeyler yoktu kitapta. Çünkü sağolsun üniversitede Mesleki İngilizce dersinde Yeşim Hoca Mevlana’nın hayatını ve semanın tüm aşamalarını tek tek çevirtmişti bize Türkçeye. :)
Güzel, hızlı okunur bir kitaptı. Artık Mesnevi’yi okumam gerektiğini biliyorum, evet. Ertelemeyi bırakmalıyım.
Tasavvufla ilgileniyorsanız okumanızı tavsiye ederim. Ya da bizim topraklarımızda yaşamış önemli bir değerin hayatı için de okuyabilirsiniz.

         

8 Eylül 2017 Cuma

Bazuka

         


         Bazuka
         Aşk, yalnızlık ve şiddete dair hikayeler
         Murat Uyurkulak
         Metis Yayınları

         “İnsanlar çocukken bir büyük saadet ülkesinde yaşıyor, sağa sola şuursuzca koşturup neşeyle kişniyor. Sonra büyüyor, büyüdükçe salaklaşıyor, salaklaştıkça unutuyor o mesut diyarı, bir nevi ölüyor. Çocuklukla yaşlılık arasındaki o dönem araf misali; kitabesi ağır mesailerle, küçük hesaplarla, kesif mutsuzluklarla yazılan bir mezartaşının gölgesinde azap gibi boktan hayatlar. Yetişkinler zombilere benziyor…”
            İki romanından, Tol ve Har’dan sonra Murat Uyurkulak bu kez hikayeleriyle okur karşısına çıkıyor: Tutkular Kitaplığı, Kurtuluş On İki, Kuş Yuvası, Pembe, Şarap, Derviş, Kırmızı, Gülsüm ve kitabın ismine esin veren Aşk, Yalnızlık ve Bazuka.
            (Arka kapaktan…)

         Metis Yayınları’ndan bir alışveriş yaptık geçen gün. Kampanyalı kitaplara bakarken Bazuka’yı gördüm. Murat Uyurkulak da okumak istediğim bir yazar olunca hemen sepete ekledim.

         Hikaye kitabı okumayı çok sevdiğimden bu kitabı da seveceğimi düşünmüştüm. Öyle de oldu zaten. Tek sıkıntım kitabın çabucak bitmesiydi. Güzel hikayeler vardı içinde.

4 Eylül 2017 Pazartesi

Kitapçı Dükkânı

         


         Kitapçı Dükkânı
         Deborah Meyler
         Çeviren: Özde Nesil Gezici
         Yakomoz Kitap / Sonsuz Kitap

         Her şeye sahip olabilirsin, eğer onun için her şeyi feda etmeye hazırsan.
            İdealist biri olan Esme Garland, kazandığı saygın burs ile Kolombiya Üniversitesi’nde eğitim almak için Manhattan’a taşınır.
            New Yorklu Mitchell, çekici görünüşü ve yakışıklılığıyla Esme’nin kalbini çaldığında hayat muhteşem görünüyordu. Ta ki Esme’nin düzenli planında ufak bir sorun çıkana kadar… Esme, Mitchell’a hamileliğini açıklamak için bir fırsat bulamadan, Mitchell ona, özel hayatlarının artık eskisi kadar heyecan vermediğini söyleyecek ve her şey bitecekti.
            Bebek bezinden, gaz çıkarmaya kadar her şeyde uzmanlaşmakta kararlı olan Esme, bir kitapçı dükkânında çalışmaya başlar ve orada, dükkanın sahibi George ve yöneticisi Luke ile teselli bulur.
            Hayallerinizden vazgeçmeden, hayatın gerçekleriyle yüzleşmek üzerine yazılmış, baştan sona cesur ve keyifli bir hikaye.
            (Arka kapaktan…)

         Bu kitabı yanında iki kitapla birlikte A-101’den 3.95 TL’ye aldım. Alırkenki düşüncem hoş birkaç saat geçirebilmekti. Bayram için de Balıkesir’e gideceğim için yolda okur bitiririm diye düşünmüştüm.
         Açıkçası o kadar eğlenceli bir kitap değildi. Ben kapağından ve arka kapak yazısından dolayı öyle olacağını düşünmüştüm daha doğrusu.
         Kitabın arkasında Mitchell mükemmel bir adammış gibi anlatılsa da bana göre tam bir dengesiz ve korkak kendisi. Ayrıca ne istediğini de bilmiyor.
         Kitapçı dükkânı –The Owl- içindeki atmosferle güzeldi ama bana her şey, her sahne hatta her konuşma fazla zorlama geldi.
         Kısacası pek sevemediğim bir kitap oldu. Yani okumasaydım da hayatımda pek bir eksiklik olmazmış.

         Umarım diğer iki kitap da böyle çıkmaz.