29 Ekim 2017 Pazar

Katran Bebek

         


         Katran Bebek
         Toni Morrison
         Çeviren: İlknur Özdemir
         1993 Nobel Ödülü
         Can Yayınları

         Bütün yapıtlarına “1993 Nobel Edebiyat Ödülü” verilen Toni Morrison, üçüncü romanı Katran Bebek’te “Beyazların kültürüne göre” yetiştirilen, her bakımdan “aydın” ve aynı zamanda soluk kesecek kadar güzel bir Zenci manken ile onun hem korktuğu, hem de tutkuyla arzuladığı her şeyi temsil eden bir Zenci “serseri” arasındaki yakıcı, yok edici aşkı anlatmaktadır. Öykü, bir beyaz milyonerin Karayipler’deki lüks malikânesinde başlar, Manhattan’ın ışıltılı karmaşasında ve Güney’in katı gerçekleri arasında sürer gider. Katran Bebek, göz kamaştırıcı, insanı büyüleyen şiirsel anlatımıyla bu aşkı aktarırken, aynı zamanda, siyahlar ve beyazların yaşadığı bir dünyada kadın ile erkek arasındaki duygusal açmaz ve seçenekleri de sergiler. Roman, bu özelliği ile, sanki “insan”ın portresini de çizmektedir. Yayınevimiz, Katran Bebek ve yayınlanır yayınlanmaz okurlarımızın sıcak ilgisiyle karşılanan En Mavi Göz’den sonra, yazarın Sula adlı romanını da yakında okurlarına sunacaktır.
            (Arka kapaktan)

         Merhaba,
         Yine yıllardır kitaplığımda bekleyen bir kitabı okumanın mutluluğunu yaşıyorum. Bir kitap daha eksildi.
         İsmi çok ilgimi çekiyordu bu kitabın. Biraz da o yüzden okudum. Kitap Karayipler’deki malikânede geçiyor ve ben kitabın neredeyse yarısına kadar Katran Bebek diye bahsedilen kişinin malikânenin sahibi Valerian’ın karısı Margeret olduğunu sandım. Kitap o kadar çok onlarla doluydu ki Katran Bebek diye anılan Janide’nin bahsedildiği yerler bana çok az geldi ve çok da tatmin olmadım açıkçası. Janide’nin Oğul ile yaşadığı aşk geçiyor kitapta. Bana göre şiddetli bir ilişkiydi aralarındaki.
         Onun haricinde beyazlar ile zencilerin kültürleri arasındaki fark çok fazla hissediliyor.
         Bence ortalama bir kitaptı ve yine bence sonu yine bir sonuca bağlanmadan bitti. Zaten benim sonu olmayan kitap bulmakta üstüme yok. :)

         Ama Nobel ödüllü kitapları okumak istiyorum. O yüzden pişman değilim okuduğuma. 

15 Ekim 2017 Pazar

Üçüncü Kadın

         


Üçüncü Kadın
Alev Aksoy Croutier
Çeviren: Leyla Özcengiz
Remzi Kitabevi

İSTANBUL, 1904… Paris’te Belle Epoch yaşanırken, İstanbul Meşrutiyet’e hazırlanıyor… Hem Avrupa hem Osmanlı İmparatorluğu, büyük bir değişimin ve çatışmanın eşiğinde…
Zinnur ve Nuriye, Babıâli’de görev yapan yüksek derecede bir memurun, iyi eğitim görmüş ve tutucu anlayışa karşı koyan kızları… Onlara katılan üçüncü kadın olan Madam Lera ise cesur yazılarıyla erkeklerin dünyasında varolma savaşı veren bir Fransız gazeteci… Bu üç akıllı kadının gizemli bir ilişkiye girdikleri kişi ise, İstanbul’a bir deniz subay olarak gelen ve Doğu hakkında yazdıklarıyla ün kazanmış olan Pierre Loti…
Bu kitap, kafes arkasındaki tutsak yaşama başkaldırışta ulus, din, eğitim farkı tanımayan bir kadın dayanışmasının hikayesidir. Avrupa devletleri “Hasta Adam” için çeşitli planlar yaparken, bu üç kadın da, özgürlük özlemlerini dile getirmek için bir plan yapmışlardır. Bu amaçla kurdukları tuzağa düşürecekleri kişi de Loti’den başkası değildir…
Alev Aksoy Croutier, yapıtları 21 dile çevrilmiş olan bir Türk kadın yazar. Harem: The World Behind the Veil (Harem: Peçenin Ardındaki Dünya), Taking the Waters ve The Palace of Tears (Gözyaşı Sarayı) adlı romanlarıyla ünlenen Croutier, sinema ve edebiyat alanında birçok ödül sahibi.
Ortadoğu kadınları, Türk kültürü ve oryantalizm üzerine çeşitli konferansla sürdüren Croutier, San Francisco’da yaşıyor.
(Arka kapaktan)

Kitaplıkta okunmayı bekleyen kitapları okumaya devam… Bu kitabı da Kuşadası’ndan almıştım ama uzun zamandır kitaplıkta okunmayı bekliyordu. Kısmet bu zamanlaraymış.
Kitabın gerçek bir hikaye olduğunu okuyunca çok şaşırmıştım. İki genç Osmanlı hanımı ve bir üçüncü kadın var başrolde. Bu hanımlar o dönemin şartlarına göre oldukça ileri görüşlere sahipler. Üçüncü kadın ise bir orta yaşlarda yabancı gazeteci olmasına rağmen planları doğrultusunda bir Türk kadınına dönüşüyor. Hem de genç ve acılar içinde bir Türk kadını… Ve planlarını Pierre Loti ile yazışarak kitaplaştırıyorlar.
Açıkçası Loti’nin hiçbir kitabını okumadım ve kitabın sonuna kadar bu üç kadının başrolünü oynadığı o kitabın gerçek olabileceğine inanmadım ama kitap bitince biraz araştırdım ki o kitap gerçekten var. İşte ancak o zaman bu kitabın gerçekten gerçek hayattan alındığına ikna oldum. Ve Loti’nin kitaplarını en kısa zamanda edinip okumaya karar verdim.

Oldukça akıcı bir kitap olduğunu da eklemeden edemeyeceğim. Benim gibi okumaya geç kalmış olanlar var ise şiddetle tavsiye ederim.