29 Mart 2018 Perşembe

Başka Zaman Kütüphaneleri



         Başka Zaman Kütüphaneleri
         Zoran Zivkovic
         Çeviren: Cumhur Orancı
         Zepros Yayınları

         Sırp edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan Zoran Zivkovic, postmodern fantezi türünün dünya üzerindeki en önemli yapıtlarından olan ve 2003 yılında Dünya Fantezi Ödülü’ne layık görülen “Başka Zaman Kütüphaneleri”nde iç içe geçmiş altı öyküye yer veriyor.
         Gelecekte bir gün yazacağı romanlara Internet ortamında, bir web sitesinde rastalayan bir yazarla tanışırız bu öykülerin ilkinde. Sonraki öyküde, posta kutusunda sürekli olarak kalın ciltli kitaplar bulan ve oturduğu apartman dairesinin içini bu kitaplarla dolduran yalnız bir adam çıkar karşımıza. Üçüncü öyküde, dünya üzerinde gelmiş geçmiş ve halen yaşamakta olan tüm insanların biyografilernden oluşan bir kütüphaneden bir gece vakti korkulu kuşkular içinde çıkmaya çalışırız. Dördüncü öyküde, cehennemde sonsuza dek kita okumaya mahkum edilmiş bir günahkarla aynı hücrede buluruz kendimizi. Bizi şaşkına çevirir bütün dünya kitaplarını içinde barındıran küçük bir kitap, beşinci öyküde. Son öyküde, kütüphanesinin rafında karşısına çıkan karton ciltli bir kitaptan kurtulmaya çalışan eski kitap koleksiyoncusunun tecrübesiyle dünya üzerinde bugüne değin yayımlanmış ne kadar kitap varsa hepsini içimizde buluruz.
         Olağanüstü bir düş gücünün ürünü olan “Başka Zaman Kütüphaneleri”, içinde Pandora’nın kutusunun saklı olduğu bir roman.
         (Arka kapaktan...)

         Bu kitabı çok merak ediyordum. Hem Ali okudu hem de instagramda falan çok fazla fotoğrafını görmüştüm. Gerçi Ali’yle genelde kitap zevkimiz uyuşmuyor ve onun sevdiğini ben, benim sevdiğimi o sevmiyor. Ama yine de merakıma engel olamayıp okumak istedim bu kitabı. Çünkü adında kütüphane var. Adında kitap, kütüphane, yazı, kalem gibi kelimeler geçen kitaplar çok ilgimi çekiyor, n’apayım. :)
         Kitaba gelecek olursam kitap ve kütüphane üzerine altı öyküden oluşuyor kitap. Fantazi edebiyatı olduğu için biraz gerçek dışı tabii. Bana çok hitap etmedi açıkçası. Ama içlerinden bir tanesini seçecek olsam Cehennem Kütüphanesi’ni seçerdim. Çünkü bence güzel bir ceza yöntemi. :)
         Ayrıca bu kitabı Kütüphaneler Haftası’nda okumam da çok manidar oldu. Bilerek seçmedim ama bence güzel oldu. :)

27 Mart 2018 Salı

Öteki Rüzgar


         


         Öteki Rüzgar
         Ursula K. Le Guin
         Çeviren: Çiğdem Erkal İpek
         Metis Yayınları

         “Yerdeniz’e yeniden gidip onu hala hatırladığım haliyle bulmak, ama değiştiğini ve değişmekte olduğunu görmek beni çok memnun etti.” Ursula K. Le Guin
         Yerdeniz’in son kitabı Tehanu’nun yazılışından on yıl sonra tanıdık topraklara dönüyor Ursula Le Guin. Kaldığı yerden devam ediyor hikayesine ama bir yandan ta başından başlıyor. Öteki Rüzgar’da yepyeni karakterlerle tanışırken bildiğimiz karakterlerin de bilmediğimiz yönlerini öğreniyoruz. Le Guin’in aşinayı yabancı, olağanı olağanüstü kılan yazarlık gücü sayesinde büyü üzerine, sonsuzluk üzerine, sonra daha basit şeyler, mesela yaşam ve ölüm üzerine uzun bir yolculuğa çıkıyoruz.
         (Arka kapaktan...)

         Metis Yayınları’ndan altı kitap olarak çıkan bu seriyi bitirdiğim için çok üzgünüm. Gerçekten sonsuza kadar okuyabilirdim bu seriyi. Belki Ursula’yı kaybetmemiş olsaydık yine yazardı ama işte... Ursula da artık hür.
         Bu kitapta yaşamla ölümü bir arada görüyoruz. Diğer beş kitapta da aynı eksen üzerinde ilerliyordu ama bu kitap bambaşkaydı. Bir kere farklı karakterler dahil oldu kitaba ve çok değişik birleşmeler oldu. Çok büyük bir merakla okudum yine.
         Ursula, bundan sonra hep hayatımda olacaksın canım. Senin için bilimkurgu kitaplarına bile alışabilirim sanırım. :)

26 Mart 2018 Pazartesi

Uyku Sersemi



Uyku Sersemi
Hakan Bıçakcı
İletişim Yayınları

“Demir kaydıraklardan boşaltılan taşlar, tuğlalar, beton parçaları, camlar, çerçeveler. Önce gökyüzünü yırtacak gelen bomba sesi. Süratle yaklaşan, huzursuzluk yüklü uğultu. Ve yükün demir konternerlere inmesiyle şiddetli patlama. Sonra yeniden aynısı. Sonra yine. Beton bombardımanı altında bir şehir. Yıkılan mahallede döne döne dans edenler. Çiftler halinde. Hep aynı figürlerle. Moral bozucu bir ciddiyetle. Gözlerimi kapadım. Koyu yeşil kanepeye uzanmış, inşaat gürültülerini dinleyerek Elif’i bekliyordum.”

Kanser gibi büyüyen, başkalaşan şehir ve o şehir hakkında kitap hazırlamak isteyen genç bir editör. Daha dün “burada” olan ve hepsi birer hatıraya dönüşen evler, sokaklar, kitapçılar. Dipten gelen inşaat uğultusu... Günbegün gerçeklik algısını yitiren, çevresini, sesini ve en sonunda yüzünü tanıyamayan bir Kahraman...

Hakan Bıçakcı, kaybolan maziyi, vinçleri, kamyonları, sahte ay ışığını, uykusuzluğu, kötü rüyaları anlatıyor. Görünmez elin hırsla yırttığı sayfalar...
Uyku Sersemi, kayıp bir şehir rehberi. Bir yıkım günlüğü.
(Arka kapaktan...)

Her gün şehrin farklı bir noktasının yok olması nasıl bir duygu?
Aslında hiçbirimize o kadar da uzak olmayan bir konu bu. Bir gün önce gördüğümüz bir kitapçı bile ertesi gün orada olmayabiliyor. Üstelik siz orası hiç yok olmayacakmış gibi hissederken. Her şehir değişir, dönüşür ama yok olması... Üzücü bir durum.
Açıkçası ilk kez bir Hakan Bıçakcı kitabı okuyorum ama kitabı çok beğendim. İçinde İstanbul, İstanbul sokakları, rüyalarla iç içe geçmiş bir hayat, kitaplar, yazım aşamaları, yayınevi, gürültü, yıkım... yani benim okumaktan zevk aldığım her şey var. Üstelik Kahraman’ın Elif isminde bir sevgilisi var. Kendi adımı kitaplarda okumayı seviyor olmam beni megoloman yapar mı acaba?! Ama kediye çok üzüldüğümü de belirtmek istiyorum.

22 Mart 2018 Perşembe

Yorgun Zaman Düşleri


         


         Yorgun Zaman Düşleri
         Suat Ak
         Rasyo Yayınları

         Her şeyi, bilmiyorum ne zamandan beri
         Kendi akışına bıraktığımı farketmiyor musun?

         Küllerinde senden bir koku bulabilirim diye
         Bütün hayallerimi yakıyorum...
        
         Dar, uzun koridorların karanlığında
         Bir ağızdan çıkmış iki çığlık gibi
         Sarmaş-dolaş çınlatıyoruz duvarları:
         SEN VE BEN...
         Penceresi olmayan evlerde
         Yıldırımlar bekleyerek göklerden.
         (Arka kapaktan...)

         Bu ay okuduğum şiir kitaplarından çok randıman alamadım nedense. Ama bu şiir kitabı, bir öncekine göre bir tık daha iyiydi diyebilirim. Ama yine de benim için ortalamanın altında şiirlerdi.
         Yine de farklı yayınevleri ve farklı şairler okumaya devam edeceğim.

Yatılı Düzlükleri


         Yatılı Düzlükleri
         İzzet Dönmez
         Alakarga Yayınları

         İzzet Dönmez, ilk romanı Yatılı Düzlükleri ile Alakarga’da. Okumaya başlar başlamaz göreceksiniz; Yatılı Düzlükleri, başka romanlara benzemiyor. Yazarının daha ilk satırlarda ilan ettiği üzere, bu metin, sistem karşıtlarının sesi. İnsanı “öğüten” eğitim sisteminin çürüyen yüzünü gözler önüne seriyor. Üstelik bunu, o sistemin “imlasına” da karşı çıkarak yapıyor.
         Yatılı Düzlükleri, Anadolu’nun adı anılmayan bir bozkır kasabasındaki bir yatılı okulda geçiyor. Dostlukları adına birbirlerinin yerine dayak yemeği, aşağılanmayı, yaşanan vahşete, muhbirliğe, tecavüze, işkenceye başkaldırmayı başarabilen üç arkadaş... Ve baştan sona hayranlıkla okunacak bir ilk yapıt...
         (Arka kapaktan...)

         Bu benim biraz zorlanarak okuduğum bir kitap oldu açıkçası. Çünkü bir tane bile imla işareti kullanılmamış. Sistemin imlasına karşı çıktığını söylüyor da arka kapakta, bana göre okuma hızını biraz yavaşlatıyor bu durum.
         Kitap bir bölüm geçmişten, bir bölüm günümüzden olarak ilerliyor. Açıkçası herkesin severek okuyacağı bir kitap olacağını sanmıyorum çünkü yaşananlar rahatsız edici. Yatılı bir okulda yaşanan şiddet, taciz ve tecavüzlerden bahsediyor kitapta yazarı. Çocuklara bunları yapanların öğretmen olduğuna inanamıyorum. Nasıl bir dünyanın içinde büyüdüler ki savunmasız, küçücük çocuklara böyle davranabiliyorlar hiç anlamıyorum doğrusu. Korkunç.
         Severek okudum diyemeyeceğim. İnsanlığımdan utanıyorum.

Irmağı Gören Oda


Irmağı Gören Oda
Ayhan Yılmaz
Rasyo Yayınları

Ve sonra bir gün...
Geceleri kutularından çıkıp dipsiz orman
Senfonileri icra eden serseri kemanlar
Gibi...

Tüm o kelimeler ayaklandılar,
İstiklallerini ilan ettiler.

Tablolardan, kitapların arasından,
Fotoğraflardaki hülyalı bakışların derin-
Liklerinden çıktılar ve benim de
Tanımadığım başka alemlerden
Yoldaşlarıyla bir araya gelip
Irmağı Gören Oda’da toplandılar.

Buyurun, senelerdir özenle topladığım
Gizlediğim kelimelerim.
(Arka kapaktan)

Yine bir şiir kitabı...
Ama çok içine giremediğim şiirlerdi bunlar. Belki ileride bir gün yeniden okursam fikrim değişir.


Mardin - Güneş Ülkesi

         
         Mardin - Güneş Ülkesi
         Nükhet Everi
         E Yayınları

         İstanbul Rehberler Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı birliğin Mardin Çalışma Komisyonu kurucusu ve başkanı Nükhet Everi bu kitabıyla binlerce yıllık bir geçmişe sahip Mardin’de sizleri sokak sokak bir yolculuğa çıkarıyor.
         Mardin’i yalnızca önemli tarihi eserleriyle değil yerel kültürü ve insanlarıyla da tanışıp; yemek ve alışveriş önerileriyle gezinize renk katıyor.
         Mardin’i merak eden gezginler ve okurlar için eşsiz bir bilgi kaynağı...
        
         “Güneş Ülkesi’nin sahici fısıltılarını bugüne taşıyan telaşlı bir gezgin... O kadar telaşlıdır ki, heybesine yüklediği hikayeler bin renkli, bin bir ötüşlü Anka gibidir... On binlerce yıllık kültürün telaşlı aktarıcısıdır Nükhet...” Ahmet Güneştekin
         “Mardin’i gittim gördüm, ama Nükhet Everi’nin kitabını okuduktan sonra “gitmiş-görmül” saymadım kendimi. Mardin’i, oranın ruhunu, hikayelerle, tarihle, insanla öyle ustaca anlatmış ki Nükhet; tam anlamıyla görmek için bu kitaptaki satırlar eşliğinde bir kez daha gideceğim Güneş Ülkesi’ne. Bazen gidip görmek yetmiyor işte; satırların rehberliğinde dokunmak gerekiyor!” Onur Baştürk – Hürriyet Gazetesi (Kelebek Yazarı)
         “Sürünün peşine takılmayıp kendi yolunu çizen sıra dışı insanlara bayılırım. Onlar hareket ettir kitleleri, değişik fikirleri ve farklı bakış açıları insanları düşünmeye, yeniyi keşfetmeye iter. Nükhet kanaat önderlerimdendir, bakıp da göremediğimi gösterir bana. Taşın şiire dönüştüğü Mardin’e defalarca gittim. Göremediğim her şey ince ince elenip işlendikten sonra Nükhet’in kaleminden dökülmüş satırlara. En keyifli Mardin yolculuğum bu kitabın sayfaları arasına saklanmış, elimden bırakamadım.” Saffet Emre Tonguç – Tarihçi, Seyahat Yazarı
         (Arka kapaktan)

         Türkiye turundayken Mardin’i gezmiştik tabii ki ve aşık olmuştum. Bu ara da canım seyehatle çekiyor açıkçası ama şartlar ve hayat işte. Bir yere gidemiyorum. O yüzden okumak istedim aslında kitabı. Yoksa turdayken Deyrulzafaran Manastrı’nın hediyelik eşya kısmından almıştım ve yıllardır bekliyordu kitaplığımda.
         Kitaba tek kelimeyle ba-yıl-dım. Çok iyi hazırlanmış bir kaynak kitap bence. Her tarihi eser ya da mekan o kadar ayrıntılı anlatılmış ki bence öğrenciler de derslerine yardımcı olarak kullanabilirler. Kitapta birden fazla yol haritası var. Yani şehri farklı farklı yol haritalarını kullanarak gezebilirsiniz. Bu özelliği çok hoşuma gitti. Ayrıca gidebileceğiniz güzel restoran ya da hediyelik eşya alabileceğiniz dükkanları da eklemiş Nükhet Hanım. Bu da güzel bence. Bir yere gittiğimizde güvenilir yerlerden yemek içmek hatta alışveriş yapmak da önemli benim için. Bu kadar iyi bir kaynak kitap olmasının yanı sıra da sadece merak edip de okumak isteyenlerin de zorlanmadan okuyabileceği kadar akıcı bir kitap. Herkesin zorlanmadan okuyabileceğine eminim.
         Kitabın arkasında bir kronoloji ve sözlük kısmı da var. Bu Mardin’in tarih sıralamasını görmek ve yabancı gelebilecek terim ve terminolojiler için çok faydalı.
         Ayrıca bu kitapta Ahmet Mümtaz Maden’in de adı geçiyor. Kendisi beni Türkiye turundaki hocamdı. Zaten Nükhet Everi’nin kitabını da o önermişti.
         Böyle güzel çalışmalar beni gururlandırıyor.
         Okuyunuz efenim.

Yerdeniz Öyküleri


         


         Yerdeniz Öyküleri
         Ursula K. Le Guin
         Çeviren: Çiğdem Erkal İpek
         Metis Yayınları

         Ursula K. Le Guin’in klavuzluğunda, Yerdeniz Takımadaları’nda yeni bir geziye çıkıyoruz. Yerdeniz dizisinin son kitabı olan Tehanu’dan on iki yıl sonra yayımlanan bu beş öykü, takımadaların dört bir yanında dolaştırıyor bizi; Roke’taki Büyücülük Okulu’nun kurulmasından başlayıp, Ged’in gidişinden sonra Okul’da gerçekleşen değişimlere kadar geniş bir zaman yelpazesinde, Yerdeniz’in erkekleri, kadınları ve ejderhalarına dair, isimlere ve büyülere dair yepyeni masallar okuyoruz Yerdeniz Öyküleri’nde...
         (Arka kapaktan...)

         Bu kitap çok geniş bir alana yayılmış. Tüm takımadaların hikayaleri bile diyebiliriz bence bu kitaba.
         Büyücülük Okulu’nun nasıl oluşturulduğunu falan çok merak ediyordum. Her şeyin başlangıcını yani. Yine çok severek okudum. Ama bana biraz az geldi. Keşke biraz daha uzun olsaydı. Yani daha fazla hikaye olsaydı içinde.
         Artık seriye ait son bir kitap kaldı elimde. Ama okumak ve okumamak konusunda çok kararsızım. Okumak istiyorum çünkü deli gibi merak ediyorum. Ama bir yandan da bitmesin diye okumamak da istiyorum. Bir değişik ruh halleri işte.