21 Mart 2015 Cumartesi

Parmak Damgası

         


         Parmak Damgası
         Halikarnas Balıkçısı
         Bilgi Yayınevi

                      PARMAK DAMGASI… Halikarnas Balıkçısı’ndan yeni öyküler.
            Bir süre önce televizyon filmi olarak beğeniyle izlenen PARMAK DAMGASI, Balıkçı’nın aynı adlı öyküsüyle, başka öykülerinden yararlanarak yapılmıştır.
            Ege’nin yedi renkli denizlerini, cennet köşelerini; güzellikleri çirkinlikleriyle, sevinçleri korkularıyla, arayışları beklentileriyle insanlarını zaman zaman tarih süzgecinden de geçirerek kaleme alan Balıkçı’nın PARMAK DAMGASI’nda yine birbirinden güzel öyküleri yer alıyor.
            “Dalıp sünger çıkarma sırası, Ahmet’in kardeşi Mehmet’teydi. Kardeşinden çıkardıkları kanlı miğferi başına geçirdiler. Parayı veren armatör, işaret düdüğünü çaldı. Oğlan daldı. Aşağıya inerken, ağabeyinin kafa parçaları, pembe renkler salarak ve bir sağa bir sola kayarak, kendisine eşlik ediyorlardı.
         Güvertede sıra bekleyen dalgıçlar, bir sürü karabatak gibi sıraya dizilmiş, dıdılıyorlardı.
         Geçim savaşıydı bu…”

         Okumadığım, içinden de okumanın gelmediği günlerden selamlar…
         Bu kitabı da bitireli altı gün oldu ama anca yazıyorum. Sanırım içimden yazmak da gelmiyor bu ara.
         Hayatımın yazarları arasında Balıkçı da girdi sanırım. Aslında böyle olacağını biliyordum da sanki bilerek okumuyordum. Balıkçı çok tanıdık, çok bizden. Bu elimdeki kitap “Bütün Eserleri” isminde oluşturulan serinin son kitabı aslında. İstanbul’a gitmiştim Batı turu biter bitmez. O zaman sahaflar çarşısında dolaşırken karşıma çıktı. Ahmet Hoca’mda (Ahmet Mümtaz Maden) kalırken okumaya başlamıştım. Ona gösterdiğimde “Çok güzel bir kitaptır.” demişti. Kendisi Halikarnas Balıkçısı’nın öğrencilerinden biri diye biliyordum o yüzden öyle söyledi diye düşünmüştüm.
         Aşağı yukarı yirmi gün boyunca elimde süründü kitap. O arada Ahmet Hoca, Kuşadası’na geldi. Başka arkadaşlarda vardı. Biz patavatsızlar “Hocam sanki siz konuşuyormuşsunuz gibi, Balıkçı’nın cümleleri sizinkilere çok benziyor.” Deyince hocacım bir duraksadı. “Benzemez mi, benzer tabii.” dedi. Gözlerinden yaşlar süzülürken Azra Erhat’dan ve Balıkçı’dan söz etti. Hoca küçükken komşularıymış ikisi de. Onların yanında büyümüş. Rehber olmamın bir sebebi de Balıkçı’dır dedi. Ah… O sahne gözümün önünden gitmiyor bir türlü. İçimde gidip ona sarılma istediği olmuştu ama gidip sarılamadım da. Sonra kendi kendime çok üzüldüm. Sarılsaydım Hocaya diye.
         Elimde TUREB’in bastırdığı bir kitabı daha var Balıkçı’nın. Onu da okuyacağım ama artık hep o gece gelecek gözümün önüne.
         Kitap harika bu arada. Çok içten bir anlatımı var zaten Balıkçı’nın. Kitaplarını daha önce okumamıştım ama çoğu hikâyeye orada burada denk geldiğimi fark ettim. Kolay okunur bir kitap.

         Okumanızı tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder