31 Ağustos 2018 Cuma

Kızıl

 



Kızıl

Stefan Zweig

Çevirmen: Regaip Minareci

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

 

Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğreni için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapayalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır…

(Arka kapaktan)

 

Yalın bir anlatım. Severim böyle metinleri. Ama herkesin ayılıp bayıldığı kadar hayranlığım yok Zweig’e. 


29 Ağustos 2018 Çarşamba

Düşkaçıran

 


Düşkaçıran

Cemil Kavukçu

Can Yayınları

 

Cemil Kavukçu, tam öykü ustasıdır; küçücük bir kıvılcımdan tadına doyulmaz öyküler çıkarır. Düşkaçıran, yazarın yeni öykü kitabı. Kavukçu, bundan önceki kitaplarında doğup büyüdüğü İnegöl’den yola çıkarak taşralı gençlerin öykülerini, aşklarını, umutlarını taşımıştı okura… Meyhaneleri mesken edinmiş denizcileri, yaşadığı kasabaya sıkışıp kalmış genç kızları, çocukları… Düşkaçıran, Kavukçu’nun kitaplarında bir kırılmaya işaret eden yeni, farklı öykülerden oluşuyor. Bu öyküler gerçekle gerçeküstü arasında duruyor, öykücülüğümüze fantastik, gotik tatlar getiriyor. İnanılmazı, tedirgin edici düşleri, tuhaf hayvanları, hayaletleri konu ediniyor. Düşkaçıran Cemil Kavukçu okurları için gerçek bir sürpriz.

(Arka kapaktan)

 

Bu ayki bir diğer güzel öykü kitabı da Düşkaçıran. Kitap üç bölümden oluşuyor ve ilk bölümdeki öyküler ardışık öyküler. Yani kişiler ve olaylar bağlantılı.

Bu arada lisedeyken çok okurdum Cemil Kavukçu’yu. O yıllara gitmek güzeldi. :)

 



Komşular

 


Komşular

Tahsin Yücel

Can Yayınları

 

“Tahsin Yücel’in Komşular adlı bir hikayesi var: 16 sayfalık hikayeyi okurken, yılların alışkanlığıyla, sevdiğim, ilginç bulduğum, usta işi cümlelerin altını çiziyordum. Hikayeyi bitirip baştan sona yeniden bir gözden geçirince şaşırıverdim: 16 sayfanın bütün satırlarının altını çizmişim. Tahsin Yücel, güzel şiirlerin değiştirilemez, sözcüğü yerinden oynatılamaz biçimlerine benzer bir biçim yaratmış.” Fethi NACİ

Tahsin Yücel’i öyküleri, romanları, denemeleri, inceleme ve araştırma yazılarıyla tanıyorsunuz. Komşular adlı kitabında son öykülerini bir araya getirdi. Kitaba adını veren öyküde, apartman komşusu olan bir karı-kocanın kavgasına tanık olan Albay Atmaca’nın, kavgadan nefret etmesine karşın kendini nasıl da bu kavgaya kaptırdığını, hatta taraf olduğunu, kavganın seslerini bekler olduğunu Tahsin Yücel büyük bir ustalıkla işlemiş. Gerek Komşular öyküsü, gerekse öteki dört öykü, Tahsin Yücel’in olgunlaşmış öykücülüğünün nefis örnekleri.

(Arka kapaktan)

 

Her ay başında bu ay öykü kitabı okumayacağım diyorum ama sonra dayanamayıp yine okuyorum. Çünkü İkizler manyaklığı. :D

Neyse ki bu ay okuduklarım (çünkü bir tane daha okudum) güzel öykülerdi.

 


28 Ağustos 2018 Salı

Sonsuzla Sek Sek

 


Sonsuzla Sek Sek

Leyla Karaca Tok

Ferfir Yayınları

 

Sonsuzla Sek Sek, çağdaş dünyanın parçalanmış kişiliklerine zaman zaman nahif göndermelerle zaman zaman imgelerle dokunuyor. Şair, zaman zaman benliğin sırlarını keşfetme yolunda mistik bir dünyanın izlerini sürmekte zaman zaman da kendi içine yaptığı yolculuğun ayak seslerini duyurmakta… Sonsuzla Sek Sek, Leyla Karaca Tok’un ilk şiir kitabı… ODTÜ Felsefe mezunu olan Leyla Karaca Tok, şiirlerini Temrin dergisinde yayınlıyor.

(Arka kapaktan)

 

Yazım hatalarından yıldım. Hata kovalamaktan kitaptan hiç zevk alamadım. :(

Şiir kitaplarım bitmek üzere bir de. :( 3 tane falan kaldı sanırım, üzgünüm.

 


14 Ağustos 2018 Salı

Bojangles'i Beklerken

 


Bojangles’i Beklerken

Olivier Bourdeaut

Çeviren: Gizem Şakar

Kafka Yayınevi Gizem Şakar

 

France Culture-Telerama, Grand Prix RTL-Lire ve France Televisions-Roman gibi üç önemli edebiyat ödülüne sahip olan Bojangles’i Beklerken hayli etkileyici bir roman. Hatta çılgın aşk teması hiç bu kadar neşeli, ama bir o kadar dokunaklı anlatılmamış olabilir…

Oğullarının şaşkın bakışları altında, Nina Simone’un “Mr Bojangles” şarkısını çalıp sürekli dans eden ve bundan asla bıkmayan bir çift. Daima şölen havasında yaşanan uçarı bir aşk. Karısına sınırsız bir sevgiyle bağlı olan bir adam. Evde beslenen devasa bir kuş. Salanun siyah beyaz zemininde dev dama taşları ve bize tüm bunları anlatan bir çocuk… Sadece eğleneceye, havailiğe ve arkadaşlara adanmış bu taşkın hayatın tek orkestra

şefiyse, sağı solu belli olmayan, çılgın bir kadın olan anne. Evlerinde paytak paytak dolaşan koskoca egzotik kuş Matmazel Fuzuli’yi uzak diyarlarda evlat edinip ailelerinin değişmez bir üyesi olarak yuvalarına dahil eden de o… Dizginsiz bir eğlence, hayal ve oyun dünyasının girdabını tüm aile üyeleri için hiç sıkılmadan karıştıran da… Ne var ki bir gün biraz fazla ileri gidiyor. Ve bunun üzerine babayla oğlu, kaçınılmaz olanın önüne geçmek için ellerinden geleni yapmaya girişiyor. Çünkü parti devam etmeli, çünkü her ne pahasına olursa olsun eğlence sürüp gitmeli!

(Arka kapaktan)

 

Bojangles’i Beklerken değişik bir kitap. Sürekli Bojangles eşliğinde dans eden anne ve baba, partiler, çılgın davetler, uçarı hareketler ve evde paytak paytak dolaşan bir telli turna yani Matmazel Fuzuli. Ve bunların hepsi ailenin tek çocuğunun ağzından anlatılıyor.

Histeri, bipolarite, şizofreni… Bunları okumayı çok sevsem de ve kitap üç önemli edebiyat ödülüne sahip olsa da sanırım benim şu an içinde bulunduğum ruh halinden dolayı bana çok ulaşamadı kitap. Sevmedim diyemem, çok sevdim hatta. Ama kitapta yansıtılmak istenen o coşkulu ruh haliyle sürüklenemedim diyelim.

Belki ileride bir gün yeniden okurum.

 


9 Ağustos 2018 Perşembe

Ru

 


Ru

Kim Thuy

Çeviren: Gizem Şakar

Kafka Yayınevi

 

Kim Thuy on yaşında ailesiyle birlikte bir gemiye biner ve evini, doğup büyüdüğü toprakları ardında bırakarak Vietnam’dan ayrılır. Komünist rejimden kaçarken Siyam Körfezi’ni geçerek Malezya’daki mülteci kampına, oradan da Quebec’e ulaşır. Kim bu süreçte Fransızca ve İngilizce öğrenir, sebze toplayıp dikiş dikerek cep harçlığını çıkarır.

Göçmen kimliğini sorgulayarak tamamladığı eğitiminin ardından avukat ve tercüman olarak çalışır. Evlenip anne olunca kendini her fırsatta bir şeyler karalarken yakalar ve Vietnamlı bir göçmenin meçhul bir geleceğe yol alışının hikayesini Nguyen An Tunh adı altında baş döndürücü bir şekilde satırlarına dökerken geçmişin Vietnam’ını da yeniden yaratıp bugüne aktarır.

Governor General’s Edebiyat Ödülü dahil olmak üzere pek çok ödüle layık görülen bu kitabı okurken yoğun sis perdesini kaldırıp pencerenizden süzülerek rüyalarınıza karışan ninninin ezgisini işiteceğinizden emin olabilirsiniz…

“Güneydoğu Asya’dan Quebec’e uzanan eşi benzeri görülmemiş bir sürgün hikayesi.” The New York Times

(Arka kapaktan)

 

Ru, Vietnam edebiyatından bir eser. Daha önce hiç Vietnam edebiyatına ait bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum açıkçası. Bu kitaptan da haberim yoktu da bir Youtube videosunda görüp aldım.

Yazarı Kim Thuy, komünist bir rejimden kaçabilmek için on yaşında ailesiyle birlikte Vietnam’dan ayrılmak zorunda kalır. Bir gemide kendisi gibi bir sürü insanla üst üste bir mülteci kampına ulaşır. Yolculuğu ve hayatı boyunca çeşitli işler yaparak hayatta kalmaya çalışırken bir yandan da Fransızca ve İngilizce öğrenir. Bir yandan kendini ve göçmenliğini sorgularken bir yandan da eğitimini tamamlamaya çalışır. Anne olduktan sonra da Vietnam’dan bugüne olan hikayesini yazmaya başlar.

Acı bir hikaye ama ben sevdim yazı dilini.

 


6 Ağustos 2018 Pazartesi

Üzgün Kediler Gazeli

 


Üzgün Kediler Gazeli

Haydar Ergülen

Kırmızı Kedi Yayınları

 

İÇ NEFES

O bir çay istemişti, trenin içinde

Biz tren yolcusuyduk, çölün içinde

Ben yalnız kalmıştım, senin içinde

Oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!

 

Aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin

 

O bir dile sığınmıştı, sözü içinde

Yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde

Ben eski kalmıştım, senin içinde

Oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!

 

Düşü geçtik, kendine bakabilirsin

 

O bir bende kırılmıştı, hayli içimde

Issız otağ kurulmuştu, canım içinde

Ben kime kalmıştım, senin içinde

Oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!

 

Kimi geçtik, kimseye sorabilirsin

(Arka Kapaktan)

 

 

Biraz şiirin iyi gelmediği hiçbir şey yok bu dünyada. Bu kitabın her bir şiirini çok seviyorum.