Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal
Alanı Göbekli Tepe
En Eski Tapınağı Yapanlar
Klaus Schmidt
Çeviren: Rüstem Aslan
Arkeoloji ve Sanat Yayınları
Yaklaşık
12.000 yıl önce, Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan bölgede, insanlık
tarihinin en önemli değişimlerinden biri yaşanmaktaydı. İnsanoğlu
avcı-toplayıcı bir yaşam tarzından, yerleşik hayata, çiftçi-üretici düzene
geçmek üzereydi. Binlerce yıl öncesinin avcı toplayıcılarının bu geçiş
döneminde, sandığımı gibi mütevazi ve basit bir yaşam tarzıyla yetinmemiş
olduklarını, aksine, görkemli bir evre yaşadıklarını, Göbekli Tepe’de bize
bıraktıkları izlerde görebiliyoruz. Göbekli Tepe’nin etkileyici anıtsal
buluntuları yetkin bir taş işçiliğini yansıtmakta, taş üzerinde kabartma
tekniğiyle yapılarak aktarılan motiflerin içerik zenginliği ise karmaşık bir
düşünsel düzeye ulaşıldığını göstermektedir. Tüm bu bulguların yanında,
eserlerin nitelik ve nicelikleri gözlemlendiğinde, raslantısal değil düzenli
bir tekrarlama şeklinde saptanabilen büyük boyutluluk, anıtsallık ve sayısal
yoğunluk, arka planda olması gereken gelişkin sosyal düzenin, organizasyon ve
koordinasyon kabiliyetinin ipuçlarını vermektedir. 12.000 yıl öncesinden
günümüze ilettiği bu kapsamlı bilgi hazinesi ile, geçmişimizin önemli bir zaman
dilimi hakkında daha önce düşünmemizin dahi mümkün olmadığı soruları
üretebilmemizi sağlayan Göbekli Tepe, emsalsizliği ile biz bilim insanlarını
olduğu kadar, belki daha da fazla, bulunduğu toprakların insanlarını etkileyen,
haklı olarak gururlandıran eşsiz bir değerdir.
(Arka kapaktan)
Uzun, upuzun bir aradan sonra merhaba!
Hayır, hiç kitap okumuyor değildim ama
kitapları sonlandıramadığım bir gerçek. İş hayatımla sosyal hayatımı
eşitleyemiyorum bir türlü. Sebebi de budur.
Bu kitabı Türkiye turundayken almayı
çok istemiştim ama Göbekli Tepe’de çok pahalıydı. Sonra geçtiğimiz İzmir Kitap
Fuarı’ndan uygun bir fiyata aldım. İşe gelip giderken, otobüste okuyup
bitirdim.
Göbekli Tepe okulda da çok ilgimi çeken
bir destinasyon olmasına rağmen üzerinde pek de durulmadan işlenip geçilmişti.
Sonra Türkiye turunda canlı canlı görecek olma düşüncesi beni çok
heyecanlandırmıştı ama hem Klaus Schmidt’in vefat etmiş olması (tanışmayı çok
isterdim) hem de kazı sezonu dışında olduğumuzdan çoğu yerinin koca koca
kalaslarla ya da tahta kapalı olması beni hayal kırıklığına uğrattı. Zaten
okulda üstünkörü geçilmişken gidip de güzelce inceleyememek beni çok üzdü
açıkçası. Gördüğümden pek bir şey anlamadan döndüm diyebilirim.
Şimdi bu kitabı okuduktan sonra,
kafamda oturmayan parçalar oturdu, canlanmayan yerler canlandı. Okulda
bahsedilen kadar gizemli değilmiş bir kere. Ama hala çok da açık seçik değil.
Yuvarlak planlı yapıların konumları falan kafamda çok iyi oturdu bu kez. Keşke
önce kitabı okuyup, biraz da çevreyi tanıyıp öyle gitme şansım olsaymış oraya.
Benim için çok daha iyi olacakmış.
Bu arada neredeyse kitabın yarısına
kadar eski Urfa (Eriha) ve çevresinden bahsediyor olması da bulunmaz bir nimet.
Tabii ki okulda bunu da bu kadar detaylı görmedik. Sonra Anadolu dışındaki ören
yerlerini de görmedik. Ama bu kitapta Göbekli Tepe buluntularıyla benzer
özellikler gösteren yerler de anlatılmış ve karşılaştırmalar yapılmış.
Kitabın dili ağır değil. Bu meslekten
olmayan birinin de çok zorlanmadan okuyabileceğini düşünüyorum. Yeter ki
birazcık ilgisi olsun. Zaten çoğu anlatım fotoğraflarla desteklenmiş.
Tavsiyemdir.
Okumak istedigim kitaplardan gobeklitepe konusunda cok bilgi sahibi olmayan biri okuyabilir mi yoksa bir on bilgim olmalı mi benim fazla bilgim.yok bilgilenme amaciyla alayim diyorum yorumunu bekliyorum
YanıtlaSilBu kitap için biraz ön bilgi gerekebilir, ilk başlarda Urfa etrafı için Anadolu dışındaki ören yerlerinin karşılaştırması var, onları da bilmek gerekiyor.
YanıtlaSil