22 Kasım 2015 Pazar

Göbekli Tepe




        
         Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı Göbekli Tepe
         En Eski Tapınağı Yapanlar
         Klaus Schmidt
         Çeviren: Rüstem Aslan
         Arkeoloji ve Sanat Yayınları

         Yaklaşık 12.000 yıl önce, Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan bölgede, insanlık tarihinin en önemli değişimlerinden biri yaşanmaktaydı. İnsanoğlu avcı-toplayıcı bir yaşam tarzından, yerleşik hayata, çiftçi-üretici düzene geçmek üzereydi. Binlerce yıl öncesinin avcı toplayıcılarının bu geçiş döneminde, sandığımı gibi mütevazi ve basit bir yaşam tarzıyla yetinmemiş olduklarını, aksine, görkemli bir evre yaşadıklarını, Göbekli Tepe’de bize bıraktıkları izlerde görebiliyoruz. Göbekli Tepe’nin etkileyici anıtsal buluntuları yetkin bir taş işçiliğini yansıtmakta, taş üzerinde kabartma tekniğiyle yapılarak aktarılan motiflerin içerik zenginliği ise karmaşık bir düşünsel düzeye ulaşıldığını göstermektedir. Tüm bu bulguların yanında, eserlerin nitelik ve nicelikleri gözlemlendiğinde, raslantısal değil düzenli bir tekrarlama şeklinde saptanabilen büyük boyutluluk, anıtsallık ve sayısal yoğunluk, arka planda olması gereken gelişkin sosyal düzenin, organizasyon ve koordinasyon kabiliyetinin ipuçlarını vermektedir. 12.000 yıl öncesinden günümüze ilettiği bu kapsamlı bilgi hazinesi ile, geçmişimizin önemli bir zaman dilimi hakkında daha önce düşünmemizin dahi mümkün olmadığı soruları üretebilmemizi sağlayan Göbekli Tepe, emsalsizliği ile biz bilim insanlarını olduğu kadar, belki daha da fazla, bulunduğu toprakların insanlarını etkileyen, haklı olarak gururlandıran eşsiz bir değerdir.
            (Arka kapaktan)
        
         Uzun, upuzun bir aradan sonra merhaba!
         Hayır, hiç kitap okumuyor değildim ama kitapları sonlandıramadığım bir gerçek. İş hayatımla sosyal hayatımı eşitleyemiyorum bir türlü. Sebebi de budur.
         Bu kitabı Türkiye turundayken almayı çok istemiştim ama Göbekli Tepe’de çok pahalıydı. Sonra geçtiğimiz İzmir Kitap Fuarı’ndan uygun bir fiyata aldım. İşe gelip giderken, otobüste okuyup bitirdim.
         Göbekli Tepe okulda da çok ilgimi çeken bir destinasyon olmasına rağmen üzerinde pek de durulmadan işlenip geçilmişti. Sonra Türkiye turunda canlı canlı görecek olma düşüncesi beni çok heyecanlandırmıştı ama hem Klaus Schmidt’in vefat etmiş olması (tanışmayı çok isterdim) hem de kazı sezonu dışında olduğumuzdan çoğu yerinin koca koca kalaslarla ya da tahta kapalı olması beni hayal kırıklığına uğrattı. Zaten okulda üstünkörü geçilmişken gidip de güzelce inceleyememek beni çok üzdü açıkçası. Gördüğümden pek bir şey anlamadan döndüm diyebilirim.
         Şimdi bu kitabı okuduktan sonra, kafamda oturmayan parçalar oturdu, canlanmayan yerler canlandı. Okulda bahsedilen kadar gizemli değilmiş bir kere. Ama hala çok da açık seçik değil. Yuvarlak planlı yapıların konumları falan kafamda çok iyi oturdu bu kez. Keşke önce kitabı okuyup, biraz da çevreyi tanıyıp öyle gitme şansım olsaymış oraya. Benim için çok daha iyi olacakmış.
         Bu arada neredeyse kitabın yarısına kadar eski Urfa (Eriha) ve çevresinden bahsediyor olması da bulunmaz bir nimet. Tabii ki okulda bunu da bu kadar detaylı görmedik. Sonra Anadolu dışındaki ören yerlerini de görmedik. Ama bu kitapta Göbekli Tepe buluntularıyla benzer özellikler gösteren yerler de anlatılmış ve karşılaştırmalar yapılmış.
         Kitabın dili ağır değil. Bu meslekten olmayan birinin de çok zorlanmadan okuyabileceğini düşünüyorum. Yeter ki birazcık ilgisi olsun. Zaten çoğu anlatım fotoğraflarla desteklenmiş. Tavsiyemdir.

         

2 yorum:

  1. Okumak istedigim kitaplardan gobeklitepe konusunda cok bilgi sahibi olmayan biri okuyabilir mi yoksa bir on bilgim olmalı mi benim fazla bilgim.yok bilgilenme amaciyla alayim diyorum yorumunu bekliyorum

    YanıtlaSil
  2. Bu kitap için biraz ön bilgi gerekebilir, ilk başlarda Urfa etrafı için Anadolu dışındaki ören yerlerinin karşılaştırması var, onları da bilmek gerekiyor.

    YanıtlaSil