26 Mart 2018 Pazartesi

Uyku Sersemi



Uyku Sersemi
Hakan Bıçakcı
İletişim Yayınları

“Demir kaydıraklardan boşaltılan taşlar, tuğlalar, beton parçaları, camlar, çerçeveler. Önce gökyüzünü yırtacak gelen bomba sesi. Süratle yaklaşan, huzursuzluk yüklü uğultu. Ve yükün demir konternerlere inmesiyle şiddetli patlama. Sonra yeniden aynısı. Sonra yine. Beton bombardımanı altında bir şehir. Yıkılan mahallede döne döne dans edenler. Çiftler halinde. Hep aynı figürlerle. Moral bozucu bir ciddiyetle. Gözlerimi kapadım. Koyu yeşil kanepeye uzanmış, inşaat gürültülerini dinleyerek Elif’i bekliyordum.”

Kanser gibi büyüyen, başkalaşan şehir ve o şehir hakkında kitap hazırlamak isteyen genç bir editör. Daha dün “burada” olan ve hepsi birer hatıraya dönüşen evler, sokaklar, kitapçılar. Dipten gelen inşaat uğultusu... Günbegün gerçeklik algısını yitiren, çevresini, sesini ve en sonunda yüzünü tanıyamayan bir Kahraman...

Hakan Bıçakcı, kaybolan maziyi, vinçleri, kamyonları, sahte ay ışığını, uykusuzluğu, kötü rüyaları anlatıyor. Görünmez elin hırsla yırttığı sayfalar...
Uyku Sersemi, kayıp bir şehir rehberi. Bir yıkım günlüğü.
(Arka kapaktan...)

Her gün şehrin farklı bir noktasının yok olması nasıl bir duygu?
Aslında hiçbirimize o kadar da uzak olmayan bir konu bu. Bir gün önce gördüğümüz bir kitapçı bile ertesi gün orada olmayabiliyor. Üstelik siz orası hiç yok olmayacakmış gibi hissederken. Her şehir değişir, dönüşür ama yok olması... Üzücü bir durum.
Açıkçası ilk kez bir Hakan Bıçakcı kitabı okuyorum ama kitabı çok beğendim. İçinde İstanbul, İstanbul sokakları, rüyalarla iç içe geçmiş bir hayat, kitaplar, yazım aşamaları, yayınevi, gürültü, yıkım... yani benim okumaktan zevk aldığım her şey var. Üstelik Kahraman’ın Elif isminde bir sevgilisi var. Kendi adımı kitaplarda okumayı seviyor olmam beni megoloman yapar mı acaba?! Ama kediye çok üzüldüğümü de belirtmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder