30 Nisan 2018 Pazartesi

Kırmızı


         


         Kırmızı
         Yıldız Ramazanoğlu
         Selis Kitaplar
        
         “Tüllerin arkasından olanları sessizce izleyen komşulara el sallamaya başladı. Gündelik olağan yaşamlarını renklendiren bu müstesna dakikaların kahramanı olarak onlara bir temannada bulunmak geldi içinden. Gülümsedi hatta. İhsan’ın disketlerin polislerin kıpır kıpır tüllerin ardından. İşte buna gülümsenir. Bu zehiri her içen gülümser bunu yaparken. Biz suçlu olarak bunları yaşarken suçluluk duygusundan iyice uzaklaşıyoruz ey millet diye bir söylev yükseliyordu içinde.”
         “Masaya eğildi. Takvim yaprağına. Leyleklerin gitme zamanı. Bu son leylek diye de yazacaktı neredeyse. O kadar açıktı kağıtta yazanlar. Rüya normaldi ama yazı acayipti. Ağzı dili bağlanıyordu. İş tuhaf bir şekilde değişiyordu. Ayşe sıkı durmaya kendini bırakmamaya, başını şöyle bir arkaya atıp, hiç zannetmiyorum demeye davrandıkça atmosferde ılık bir hava akımı oluşuyordu. Bir leyleğin karnı gibi beyaz aydınlık bir gülüşü var aslında Celal beyin diye düşünmeye başlamıştı durup dururken. Günlerin kısalmasıyla ilgisi var mıydı beyaz görmenin.”
         “Kader ağlarını örüyor demek böyle bir şey demek ki. Yerçekimi artıyor. Sonra buz kesen hayır kelimsesi kıvranarak havada yol alırken sıcak bir hava kütlesiyle karşılaşıp sıvılaşıyor.”
         (Arka kapaktan...)

         Öykü kitabı okumayı her zaman çok sevmişimdir. Çok fazla da öykü kitabı bitirdim aslında. Nedense bu kitapla ilgili beklentim de çok yüksekti. Ama biraz hayal kırıklığı oldu benim için.
         Bir kere daha ilk öyküden canım sıkıldı. Öykünün ismi Ayla ile Zeliha ama öykünün yarısından sonra Ayla’dan hep Ayşe diye bahsediyor. Yani son okumayı nasıl yapmış anlamıyorum. Sıkıcı işte.
         Diğer öykülerde de tam ivme yükseliyor diyorum ama birden hızlıca bir düşüş oluyor. O yüzden kitap benim için eh işte öykülerinden oluşuyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder