9 Haziran 2018 Cumartesi

Thomas Düşerken


         


         Thomas Düşerken
         Altay Öktem
         Can Yayınları

         Düşüşüne önceden karar vermişti demek istiyorum. Bilerek kendini uçurumdan aşağı bıraktı. Derinliğin dördüncü boyutunun da fotoğrafını çekmiş, sanat hayatının zirvesine ulaşmıştı. Geriye beşinci boyut kalıyordu. Beşinci boyutun çekilmesi için bizim bir araya gelmemiz gerekiyordu. Uçurumdan yuvarlanması, sana ve bana, ayrı ayrı yazılmış birer mektuptu aslında.
         Bütün dünyanın sapkın olarak tanıdığı, kollarını kullanamadığı için ayaklarıyla fotoğraf çeken ve küçük yaşta konuşma yetisini kaybetmiş olan dahi fotoğrafçı Thomas Dumas, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Polonya’dan kaçmak zorunda kalan bir ailenin çocuğudur. İspanyol bir modelin fotoğraflarını çekerken uçurumdan yuvarlanır... Bu ölümün ardından yolları kesişen model Maria ve Thomas Dumas’ın biyografisini yazmakta olan sanat tarihi profesörü Anders, ünlü fotoğrafçının ölümünün sırrının peşine düşerler.
         Paris’ten Münih’e, oradan da İstanbul’a uzanan nefes kesici bir maceraya tanık oluyoruz.
         (Arka kapaktan...)
        
         Altay Öktem’in kalemi sürprizlerle dolu. Daha önce kendisinden O Adam Babamdı isimli kitabını okumuştum ve resmen büyülenmiştim. O yüzden bu kitabı okumayı çok istiyordum.
         KitapThomas Dumas’ın model Maria’nın fotoğrafını çekerken uçurumdan düşmesiyle başlıyor. Sonrasında ise arkadaşı ve aynı zamanda sanat tarihçisi olan Anders’de onun biyografisini yazmak için çalışmalara başlıyor.
         Kitap incecik bir şey ama bence yine çok katmanlı. Tıpkı O Adam Babamdı da olduğu gibi. Paris, Münih sonradan da İstanbul’a kadar uzanıyor. İstanbul kısmı çok ilginç.
         Dediğim gibi Altay Öktem’in kalemi sürprizli. Aslında sen farklı bir kitap okuyacağını düşünüyorsun ama bambaşka bir şey okuyorsun.
         Beni şaşırtan yazarları seviyorum. Diğer kitaplarını da okuyacağım yazarın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder