Ateş ve Su 2
İmran Tohumcu
Epsilon Yayınları
“Biz
her zaman farklıydık. Normal diye bir kavram bizim hayatımızda hiç var
olmamıştı. Zıttık, birbirimizle uyuşmuyorduk. O siyahsa ben beyazdım. O karanlıksa
ben aydınlıktım. O soğuk bir kış rüzgarıysa ben ılık bir yaz esintisiydim. Biz Ateş
ve Su’yduk. Evrende bilinen en büyük zıtlıktık. Belki birlikte olmamız bile
hataydı. Hiç yan yana gelmemeliydik. Ama kader, bizi bir araya getirmişti. Belki
de biri bir araya getiren sadece tesadüftü…
Ateş benim bu dünyadaki cehennemimdi.”
“O, bu zamana kadar karşılaştığım en farklı, en tuhaf, en
değişik insandı, çoğu zaman beni çileden çıkarsa da benim ufaklığımdı işte. Her
şeyine her şeyimle değer verdiğim tek kızdı. O inatçı tavrı, beni sahiplenişi,
benden bir türlü vazgeçmeyişi, ona yaptıklarıma rağmen hala yüzüme bakıp beni
sevebildiğini açık açık söylemesi ve daha sayabileceğim birçok neden varken
Melisa’nın kalbimdeki yeri bambaşkaydı. Kelimelerle tarif edilmezdi. Onu ilk gördüğüm
zaman nasıl sadece bir kız çocuğu diye içimden geçirdiysem, şimdi de sadece
benim her şeyim diyordum. Çünkü öyle olmuştu. Öyle olmayı kendi masumluğuyla,
kendi elleriyle başarmıştı.
Melisa, benim bu dünyadaki cennetimdi.”
(Arka kapaktan)
Yazarı Ateş ve Su’yu çok uzun olduğu
için iki kitap halinde yayınladıklarını söylemişti Wattpad’de. Haklı, uzunca
bir kitap. Çok şey yaşıyorlar.
Açıkçası ben bu ikinci kitabı daha çok
sevmiştim. Melisa büyüdü çünkü. Çok zor şeyler yaşadı, yaşamın kıyısında
dolandı ama büyüdü. İlk kitaptakinin aksine anlatım dili bile daha olgundu.
Ateş de Melisa’yla birlikte büyüdü
aslında. Değişti; sevmeyi, değer vermeyi öğrendi.
Sonrası mı? Kitabı okuyun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder