31 Temmuz 2020 Cuma

Bir Şehri Yok Etmek – İstanbul’da Kazanmak ya da Kaybetmek


Bir Şehri Yok Etmek – İstanbul’da Kazanmak ya da Kaybetmek

Emine Uşaklıgil

Can Yayınları

 

Türkiye’de, ekonomik gelişme ve büyümeyi sağlamak için en büyük koz olarak inşaat sektörü görüldü. Ancak bu sektörün sağlıklı ve kalıcı bir ekonomik büyüme yaratamadığına dair pek çok araştırma ve inceleme daima görmezden gelindi. Şehirler inşaat projelerinin “arazisi” haline getirildi.

Emine Uşaklıgil bu durumu İstanbul üzerinden gösteriyor. İnsanlar, mahalleler, sokaklar, çarşılar, pazarlar, kentin tarihi tanığı binalar, dereler, ormanlar, anılar ve hikayelerden oluşan şehir, özellikle İstanbul, bir rant kaynağı ve merkezi oldu. Bu rant hırsı, İstanbul’un kadim mahallelerine; Sulukule’ye, Balat’a, Tarlabaşı’na, Okmeydanı’na yöneldiği gibi “yeni” İstanbul yaratmak için ormanlara, su havzalarına ve barajlara da “arazi” mantığıyla bakmaya başladı.

Bunu engellemek mümkün mü? “Ecdat yadigarı” İstanbul’dan geriye ne kalacak? Göreceğiz! Tarihi silüeti bile giderek ve hızla bozulan İstanbul’a hala sahip çıkanlara… “Kent hakkı”nı savunan kentlilere, yurttaşlara…

Yaşam alanlarımızı, evlerimizi, sokaklarımızı, mahallelerimizi, şehirlerimizi savunmak, karamsarlığa kapılıp teslim olmaktan çok daha zor. Ama emin olun hepimiz teslim olmanın insanı yiyip bitiren öfkeye bulanmış hüznü yerine, mücadele halinin neşesini hak ediyoruz.

(Arka kapaktan)

 

Bu kitabı ne zamandır okumak istiyordum da sinirleneceğimi bildiğimden bir yandan da kitaplıkta bekletiyordum. Tarih boyunca İstanbul hep çok önemli bir şehir oldu. Cumhuriyet’in kurulmasıyla başkent ünvanını kaybetmiş olsa da yine de önemli bir şehirdi.

Kitapta ağırlıklı olarak şuan ki mevcut hükümetin İstanbul için yaptığı saçma sapan yapılaşma üzerinden gidilse de aslında onlardan çok önceden başlatılmış bir planlama(ma) varmış. İnşaatçı kafasıyla nasıl mahalle ve semtlerin yıkılıp rant uğruna başkalarına kazandırıldığını okuyoruz daha çok. Tarihi dokuyu yok ediyorlar falan diyoruz ya hep bu kitaptaki araştırmalar ve çeşitli uzmanlara göre çoktan yok olmuş bile doku, tarih, şehir.

Kitap 2014’ün başlarında yayınlanmış. O zamanın gündeminde üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve Kanalistanbul varmış. Bunların neden yapılmaması gerektiği de çok güzel anlatılmış. Zaten güya “intihar, imkansız” dedikleri ne varsa sonradan yapmaları da ilginç. Tabii kitap Gezi sonrasında hazırlanan bir kitap. Gezi’ye kadar 1990lardan hatta -abartı bile olmayacak bir şekilde- 1980lerden beri olanların tüm birikimi var. Şehir kurmak, şehirleşmek, şehri yok etmek… Yeni Osmanlı diye diye Osmanlı’dan kalanlar da dahil tüm şehri yıkıp yeni baştan yapmak! Otel için, avm için imara açılan her yer. Kentsel dönüşüm ayağına sürülen gecekondulular. Sınırsız yetki ile donatılan Kiptaş ve Toki. Hepsi. Hay sizin inşaat aşkınıza! İnşallah şu depremi yaşamayız ama eğer o günleri yaşarsak İstanbul’un sayelerinde nasıl darmaduman olacağını da göreceğiz maalesef.

Aslında söyleyecek çok sözüm var da susuyorum. Görmediğimiz, duymadığımız gizli gizli yürütülen çok şey var. İleride tarihçilerin tüm bunları nasıl yazacağı da belli bana göre.

Okumanızı tavsiye ederim. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder