28 Ocak 2018 Pazar

Yeraltı Demiryolu

         


         Yeraltı Demiryolu
         Colson Whitehead
         Çeviren: Begüm Kovulmaz
         Siren Yayınları
         2017 Pulitzer Ödülü
         2017 Arthur C. Clarke Ödülü
         2016 Amerikan Ulusal Kitap Ödülü
        
         Amerikan edebiyatının en yeni yıldızı Colson Whitehead’den, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasında anılan cesur ve sarsıcı bir roman: Yeraltı Demiryolu. Whitehead, Amerika’nın adeta bağırsaklarını deştiği bu romanında “rüya” ülkesinin geçmişine uzanıyor ve okurunu uzun zaman terk etmeyecek ilham verici bir mücadele öyküsü anlatıyor. Dünyada bir başına kalmış bir kadının, Cora’nın dünyaya kafa tutma öyküsü bu; öldürmeyip güçlendiren darbelerin, birer nişan gibi taşınan yara izlerinin ve zamanı gelince ya ödenen ya da ödetilen bedellerin öyküsü. Öyle bir öykü ki çağın karanlığında pırıl pırıl parlıyor ve dört bir yanı saran kötülüğün bataklığında kaybolan ruhlara kuzey yıldızı misali yön gösteriyor.
            Eleştirmenlerden tam not alan, çoksatarlar listesinde aylar boyunca bir numarada kalan ve ödüllere doymayan Yeraltı Demiryolu, Sefiller’den Sevilen’e uzanan bir yelpazede yer alan engin çağrışımlarıyla son yılların en önemli ve en çok ses getiren kitaplarından biri.
            (Arka kapaktan…)

         Bu kitabı #kitapagacisabitfikirkulubu ile birlikte okuduk. Ben ilk defa böyle bir okuma etkinliğine katıldım çünkü normalde asla planlı okumalar yapamam. Ama bu yıl niyetliyim. İnşallah başarırım. Hatta tüm ayların kitaplarını aldım. Evet, her ay belirlenen bir kitap okunacak. Kitabı ay başında okudum ama herhangi bir sosyal medya uygulamasında yorumunu yapmak yasal olduğu için önceden yazısını hazırlayıp ay sonuna programladım. :P
Çok ilginç ve etkileyici bir kitaptı benim için. Köle olarak doğmuş zenci kız Cora’nın özgürlük için verdiği mücadeleyi anlatıyor kitap. Cora çok cesur bir kız. Zencilere yapılanlar her zaman iç acıtıcı olmuştur zaten, tıpkı Kızılderililere yapılanlar gibi. Kitapla birlikte insanın ne kadar da zalim olduğunu bir kez daha anımsıyorsunuz ve kendinizden utanmaya başlıyorsunuz. Yani sırf rengi beyaz değil diye siyahları aşağılayıp, öldürme hakkını kendinden bulabiliyor insan denen yaratık. Halbuki hepsi aynı, hepimiz aynıyız. Hepimiz etten kemikten oluşan varlıklarız. Ama yok, diğeri azıcık farklı görünüyor diye üstün görüyoruz kendimizi.
Beni en çok etkileyen sahneler ise şiddet gösterileriydi. Beyazların siyahlara karşı gösterdiği şiddet gösterileri.
Kitaptan çok fazla etkilenmemin yanı sıra Jack London’ı çok fazla andım. Sanırım kitabın isminden dolayı hep onun kitapları geldi aklıma.
Normalde blogta kitapları numaralandırmıyorum ama kitap kulübü için okuduklarımı numaralandıracağım. Bu kitaba 5/5 veriyorum.


         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder