Canım Aliye, Ruhum Filiz
Sabahattin Ali
Yapı Kredi Yayınları
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı
dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak
portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali’yi yakından tanımamızı sağlıyor.
“Bundan sonra hiç kimse sana benim
kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek
istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim,
bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün
bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse
karışmayacak.”
Tarihsiz bir mektuptan…
“Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı?
Sevgilim, Filiz’im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini
çıkartıp gönder. Kendinin de resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim
geldi.”
-24. VIII. 1944 tarihli mektuptan.
(Arka kapak)
Siz benim Sabahattin Ali aşkımı biliyor
musunuz?
Deli
gibi bu kitabı arıyordum her yerde, ya iki güne gelecek oluyordu ya da diğer
şubelerinde oluyordu kitapçıların. Ama en sonunda buldum ve bir günde de
bitirdim.
Sabahattin
Ali, ortaokula giderken İçimizdeki Şeytan ile girdi hayatıma ve yıllardır da
benimle. Daha o kitabını okurken kendime çok yakın hissettiğim bir yazar oldu
ya da ben ona çok yakındım. O günden sonra da tüm kitaplarını okudum. En son
mektupları çıktığını görünce çıldırdım. :)
Mektuplar
insanı yazarına daha çok yakınlaştırır bence. Bu kitapta da koca ve baba
Sabahattin Ali’yi tanıdım ben. Aliye Hanım’ım yazdığı mektupları okuyamasak da
Sabahattin Ali’nin hapis zamanlarında metanetle beklediğini de anladım aynı zamanda.
Keza kızının da öyle. Hep bunu merak eder dururdum.
Ayrıca
en son Markopaşa Yazıları ve Ötekileri okumuştum. Mektuplarda o dönemlere denk
gelen hapis zamanları ve yaşadığı zorluklar da var.
Ayy…
Sabahattin Ali hakkında sabaha kadar yazabilirim. En iyisi mi siz kitabı alıp
okuyun. :)