31 Ocak 2014 Cuma

Pucca Günlük #3 Allah Beni Böyle Yaratmış

         


         Pucca Günlük #3 Allah Beni Böyle Yaratmış
         Pucca
         Okuyan Us Yayınevi / Dizüstü Edebiyat

         Sanal alemin en iyi bilinen isimlerinden Pucca, hikayelerine kaldığı yerden devam ediyor. İlk kitabı “Küçük Aptalın Büyük Dünyası” ile bol bol güldüren, ikinci kitabı “Ve Geri Kalan Her Şey” ile yer yer hüzünlendiren Pucca, serinin üçüncü kitabı “Allah Beni Böyle Yaratmış”ta “Ayaklarına kadar uzanan simsiyah montu ile Kenan İmirzalıoğlu’nun içerisine bisiklet pompasıyla hava basmışlar gibi duruyordu” diye tanımladığı, şimdiye kadar hiç yazmadığı Ankaralı’yla ilişkisini ve üniversite hayatını anlatıyor…
            “Yediğini, içtiğini, gezdiğini, gördüğünü değil, bize başına neler geldiğini söyle” dedirten yazar olma özelliğini kimselere kaptırmayan Pucca, bu kez de ilk paragraftan itibaren onu neden bu kadar sevip merak ettiğimizi bize yeniden kanıtlıyor.
            Bu arada, bizden duymuş olmayın ama, yine çok güleceğiz!
            (Arka kapak)

         Şu üç kitabın içinde en çok bu kitapta üzüldüm. Çocukluğunda yaşadıklarına üzüldüm. O çocukla yaşadıklarına üzüldüm. Çocuğun onun canını öyle yakmasına üzüldüm. Canının yandığını bile bile, pervane böcekleri gibi; yanacağını bile bile ateşe gidişine üzüldüm. Üzüldüm de üzüldüm…
         Sanırım ben her okuduğum kitapta kendimi kahramanın yerine çok koyuyorum. Ondan bu kadar fazla üzülüyorum.
         Bu ara dördüncüsü de varmış. Onu da okuyacağım en kısa sürede. Ama üç gündür neredeyse evden çıkmadan şu üç kitabı okuyorum. Yarın bir çıkayım hava alayım artık, değil mi ama?!
         Siz de okuyun efenim. :)




                               



30 Ocak 2014 Perşembe

Pucca Günlük #1 Küçük Aptalın Büyük Dünyası

         


         Pucca Günlük #1 Küçük Aptalın Büyük Dünyası
         Pucca
         Okuyan Us Yayınları / Dizüstü Edebiyat
        
         “Aynaya son kez baktım, “Kızım Pucca, Allah kahretsin lan seni, çok harikasın lan sen! dedim.”
            Pucca çok ayıp!
            Pucca çok komik!
            Pucca aşık!
            Pucca beter bişi!
            Ve sonunda, papparaziler peşinde koşmadığı halde her şeyi anlattı…
            “Pucca, aferin iyi b*k yedin!”
            Pucca, hepimizin içinde olanı “Bunu ben yazmalıydım” ya da “Hah, evet ya ben bunu nasıl düşünemedim” dedirten bir hatun kişi… O gerçek bir devrimci. Bizim neslimizin çok sevdiği “Başkası olma Allah belanı versin, bir kere de kendin ol” akımının en iyi temsilcilerinden biri… Bu kitap tavsiyeler tavsiyesi… (İnsan, eli kalem tutan biri olarak inceden kıskanmıyor da değil bu kıveak kalemi :) Rahşan Gulşan / Habertürk
         Kitapta, belki ilişki koçlarının bile çıkaramayacağı tespitler, veremeyeceği nasihatler var. Filozaflara taş çıkartan aforizmalar, küfürler arasında kaynayıp gidiyor ama yakalayanı da inanılmaz eğlendiriyor. Hatta kitabın bazı yerlerinde artık gülmekten ne okuduğunuzu bilmez halde devam ediyorsunuz sayfaları çevirmeye… Pucca’nın hayatına giren birçok erkekte kendinizinkilerden de bir şeyler buluyorsunuz… Kitabı okurken, birçok yerde Pucca’yı alnından öpmek istiyorsunuz. Sizin için, sizin intikamlarınızı da alıyor sanki… Elif Ekinci / Radikal Kitap
         Ayrıldığı erkek arkadaşından intikam almak için blog’la fenomene dönüşen Pucca’nın artık kitabı da var. Pucca, yazdıkları için “Her kızın “Ay hayııır” dediği ama hepsinin yaptığı şeyleri anlatıyorum.” diyor. Fırat Karadeniz / Sabah Gazetesi
… onun aşk hayatı Sex & The City’de bile az görülür cinsten. Barış Akpolat / Hürriyet Keyif
         Blog dünyasının “celebrity”si Pucca,… ben olsam olsam Törkiş Bridget Jones olabilirim… diyor. Elif Berkoz Onyay / Milliyet Pazar
…bu yaz Dizüstü Edebiyat yazı olacak gibi… Onur Baştürk / Hürriyet Kelebek
(Arka kapak)

Dün de Ve Geri Kalan Her Şey’i bitirmiş ve yazısını yazmıştım. Açıkçası önce ikinci kitaptan başlamak çok büyük bir hataymış. (Zaten dikkat etmemiştim hangisi birinci diye.)
O kitapta da buradaki şahıslardan az çok bahsettiğinden; bu kitap bana ikinci posta oldu ve ilki kadar çok eğlenemedim.
Ama normal sırasına göre okusaydım eminim ki çok eğlenecektim.

Okudunuz mu siz bu kitabı? Blogunu da takip edin Pucca’nın. Çok eğleneceksiniz. :)

29 Ocak 2014 Çarşamba

Pucca Günlük #2 Ve Geri Kalan Her Şey

         

         Pucca Günlük #2 Ve Geri Kalan Her Şey
         Pucca
         Okyanus Yayınevi

         Türkiye’de blog denince akla ilk onun ismi geldi. Birçok insanın blog açma nedeni olurken, onu okuyan herkesin bazen dert ortağı, bazen de en çok güldüğü arkadaşı oldu.
            İlk kitabı “Küçük Aptalın Büyük Dünyası”, “blog” nedir bilen bilmeyen herkesin tatil çantasındaki yerini aldı. Pucca, ünlü-ünsüz, onu okuyan herkesi kendine hayran bıraktı. Yazdıklarını okuyan onunla birlikte öfkelendi, onunla birlikte ağladı, onun şapşallıklarına karnı ağrıyana kadar güldü. Okurlar, aylarca hikayenin devamını bekledi, Pucca ise hep mutlu bir sonu…
            Şimdi zamanı geldi, Pucca, merakla beklenen ikinci kitabı “Ve Geri Kalan Her Şey” le aramızda!
            İlkinin aksine, Pucca ikinci kitapta neyi, kimi anlatıyor kimse bilmiyor. Sürprizlerle dolu geri kalanlarda, Pucca’nın eğlenceli, komik, bazen de hüzünlü anlatımıyla günlüğün devamını okuyoruz. Yazarımız ikinci kitaptan sonra battaniyenin altından çıktı, farklı ve yepyeni bir dünyada yerini aldı.
            Şimdi biz de hep birlikte battaniyelerimizin altından çıkıp onun yeni dünyasına giriyoruz.
            (Arka Kapak)
        
         Bazen gerekli oluyor böyle kitaplar. Ama ben koca aptal dün gece serinin ikinci kitabından başlamışım. Olsun artık, oldu artık.
         İçimdeki üzüntüyü bir türlü atamadığımdan ve uzun zamandır da doya doya gülemediğim fark ettiğimden beri komik bir şeyler arıyordum. Pucca’nın da blogunu yıllardır takip ediyorum zaten ama kitaplarını okuyamamıştım daha nedense. Komik olduğuna adım gibi emin olduğumdan “Hah, en iyisi ben artık Pucca’nın kitaplarına başlayayım artık!” dedim ama hiç bakmadan ikincisinden başlamıştım. Anladığımdaysa çoktan yarı olmuştu kitap. Devam ettim ben de.
         Güzel bir kitaptı. Okurken hem hüzünlendim hem de delicesine eğlendim. Ve son zamanlarda hiç bu kadar gülmemiştim.
         Şimdi serinin birinci kitabını okuyacağım.
         Siz okudunuz mu hiç Pucca’yı? Okumadıysanız tavsiye ederim. Eğleneceksiniz. :)


25 Ocak 2014 Cumartesi

Elif

         


         Elif
         Zehra Yücel
         Meneviş Yayınları

         Yaşamak ve yaşatmak…
         Bir bebeğin bedenini saran kundakta kokumun olduğunu bilmek, fırının kızgın taşında ağır ağır kabaran ekmeğin hamurunda dolanmak, hamile bir kadının canının çektiği taze nohutla damarında gezinmek ve oradan bedenindeki varlığa nüfuz etmek… Böylece evrende hiç durmadan dönüp duran halkanın ilk ve son durağı olmakla gururlanmak.
         Ne güzel ve onur verici olurdu son güne kadar yaşayacağını bilmek…
         (Arka kapak)

         Yazarının notuna bakarsak yaşanmış bir hikayeden yola çıkılarak yazılmış bu kitapta beni ilk çeken şey ismi oldu, itiraf ediyorum. Benim de ismimin Elif olması ve Elif isminin içinde barındırdıkları, arkasında açılan kapılar, uzayıp giden yollar…
         Daha kitabı okumaya başlamadan böyle bir hikayesi olduğunu tahmin etmiştim sanki. O yüzden hiç şaşırtmadı beni. Genel itibariyle güzel, okunası bir kitap olsa da bazı yerleri zoraki yazılmış gibi geldi. Bir an önce geçmek istedim o sayfaları…

         Okuyunuz efenim.

22 Ocak 2014 Çarşamba

Japonca ve Altay Dilleri

         


         Japonca ve Altay Dilleri
         Talat Tekin
         Doruk Yayınları

         Dünyadaki akrabasız dillerden biri de Japonca’dır. Gerçekten Japonca’nın Ryukyu adalarında konuşulan Ryukyu dillerinden başka akrabası yoktur denilebilir. Avrupalı ve Japon dilbilimciler Japonca’nın şu ya da bu dille yakınlığını kanıtlamak için bir takım akrabalık teorileri üretmişlerdir. Ünlü Japon dilcisi Hattori Shiro’nun belirtmiş olduğu gibi, Japonca yeryüzündeki hemen hemen bütün dillerle karşılaştırılmış ve Japonca’nın Aynu, Eskimo, Aleut, Çince, Burma, Tibet, Kore, Ural, Altay, Malay-Poleneya, Fars, Grek, Bask ya da Sümer dilleri ile akraba olduğu yolunda teoriler ileri sürülmüştür. Son yıllarda Japon dilcilerden Ohno Susumu, Japonca’nın Hindistan’da konuşulan Dravit dillerinden Tamilce ile akraba olduğu savını ortaya atmıştır.
            Bütün bu teoriler içinde en inandırıcı ve kandırıcı olanı Japonca’nın Altay dilleri ailesi (Türkçe, Moğolca, Mancu-Tunguzca ve Korece) ile akraba olduğunu ileri süren teoridir denilebilir. Bu kitap, bu teorinin ışığı altında Japonca’nın ses, biçim, sözdizimi ve sözcük birliği bakımlarından Altay dillerine yakınlığını göstermek amacıyla hazırlanmıştır.
            (Arka kapak)

         Yine Osmanlıca kursum için kütüphanede saatin gelmesini beklerken buldum bu kitabı. Zaten okulda da ikinci yabancı dil olarak Japonca dersi aldığımdan hemen ilgimi çekti. Buna ek olarak da dilbilim inceleme kitaplarına ayrı bir ilgim var nedense. Türkçe için olsun ya da başka diller için olsun, seviyorum bu tür kitaplar okumayı.
         Bu kitapta da, arka kapak yazısında belirtildiği gibi, Japonca’nın Altay dilleriyle yapı olarak benzerliği işlenmiş. Ve gerçekten de benziyor. Çok ilginç.
         Yani 2,5 yıldır Japonca görüyorum okulda ben ve hep Türkçe’ye benziyor öge dizilimi falan diyorduk sadece. Ama bu kitabı okuduktan sonra farkettim ki yapı olarak da benziyor.
         Tabii daha tam olarak kanıtlanmamış. Ya da varsa öyle bir kitap, henüz benim karşıma çıkmadı. :)
         Güzel bir kitaptı. Tavsiye ediyorum. İlginizi çeker mi böyle kitaplar?


17 Ocak 2014 Cuma

Al Sevdanı Gönlümden

         


         Al Sevdanı Gönlümden
         Hüsnü Sönmezer
         Çıngı Basın Yayın Dağıtım
        
         Sevsen depremler olurdu yüreğimde
         Gökyüzünü paramparça ederdim
         Samanyolunu indirirdim avuçlarına
         Sana yıldızlardan bir saray yapardım
         Pırıl pırıl parlardım güneş gibi
         Pırıl pırıl yaşardın sevdamla
         O sarayın içinde
         İstemedin
         Eskisi gibi yalnız kaldım
         Benimle ben
         Hadi yakıp durma yüreğimi
         Al sevdanı gönlümden
         (Arka kapak)

         2013’ten yarım kalmış bir şiir kitabıydı “Al Sevdanı Gönlümden”. Ara ara, sindire sindire okudum bu kez bir şiir kitabını. Normalde hepsini bir anda okuyup, sonra o baş dönmesiyle düşünmeyi severim. :)

         Güzeldi Egeli şairin şiirleri. Fakat ben en çok “Anı”, “Akasya Ağacı”, “Al Sevdanı Gönlümden”, “Görünmek”, “Gecikebilirsin” şiirlerini sevdim. 

13 Ocak 2014 Pazartesi

Bize Kuş Dili Öğretildi

         


         Bize Kuş Dili Öğretildi
         Murat Gülsoy -  Sercan Şengül
         Alt Kitap

         Bu bir resimli kitap. Kendisini Alt Kitap’ın sitesinden indirdim. Alt kitap, bir ücretsiz e-kitap yayınevi.
         Kitapta sanki bir masal anlatılıyor gibiydi başta ama sonradan çok üzücü bir hikayenin anlatıldığını farkediyorsunuz.
         Çizimleri de çok güzel ayrıca.

         Tavsiye ederim.

12 Ocak 2014 Pazar

Orospu Kırmızı

         


         Orospu Kırmızı
         Umay Umay
         Zen Yayın – Reklam

         Bu kitapla Umay Umay’ın 5 kitabını da okumuş oldum. İçlerinde en çok da bu kitabı sevdim herhalde.
         Hem daha çok yazı var içinde hem de daha karanlık, daha çok acıtıyor. Üstelik şu son günlerdeki ruh halime de çok uydu.
         Umay Umay’ın şarkılarını çok sevdiğimden bahsetmiştim daha önce. Şimdi kitaplarını da ayrı ayrı çok sevdim. Ama işte en çok bunu sevdim. :)
         Diğer kitaplarına bakmak isterseniz:
         Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz için tık tık.
         Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli için tık tık.
         Rüya Duvarları için tık tık.

         Cevapsız Ağrı için tık tık.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz

                

                Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz
                Umay Umay
                Liman Yayın – Reklam
               
                Umay Umay’ın kitaplarını, şarkılarını hatta çektiği fotoğrafları da çok seviyorum. Uzun uğraşlar sonucunda bulduğum kitaplarından dördüncüsünü de okudum sonunda! Daha önce de Cevapsız Ağrı, Rüya Duvarları ve Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli kitaplarını okumuştum.
                Bu kitap da yine diğer kitapları gibi çok güzel. Bu kitap da yine diğer kitapları gibi karanlık yüzümüzü anlatıyor.

                Okumanızı tavsiye ederim.         

5 Ocak 2014 Pazar

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

         

         Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
         Peyami Safa
         Ötüken Neşriyat A.Ş.

         Ah… Bu kitabı okumak için ne kadar geç kalmışım. Çok, çok güzel bir kitaptı.
         Ama yine de her kitap için doğru bir zamanlamanın olduğuna inanıyorum ki ben de hastayım bu aralar. Tabii ki öyle bünyevi bir hastalık değil. Allah büyük acılardan korusun. Boğazım ağrıyor, bademciklerim şiş sadece. Ama işte can yakıyor az da olsa.
         Kitap da hasta bir çocuğu anlatıyor ki bunun Peyami Safa’nın çocukluğu olduğu söyleniyor. Bazı ruh tahlilleri çok güzeldi kitapta. Ne varsa eskilerde var yahu!
         Bir de en büyük utancım bu kitabın hapishanede geçen bir öyküyü anlattığını düşünmemdi. Yıllardır kitaplığımda idi bu kitap (Balıkesir’de). Son gittiğimde bir sürü kitap getirdim bununla birlikte. Okumak da bugünlere kısmetmiş. Meğer benim hapishane koğuşu olarak düşündüğüm şey hastane koğuşuymuş. Çok utanıyorum kendimden. :/
         Hala benim gibi bu kitaba geç kalmış olanlarınız varsa mutlaka okuyunuz. Tavsiyemdir.
         En çok sevdiğim paragrafı da not düşeyim hemen:
"Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile bun nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şeye isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan... Zavallı müharik..." Peyami Safa / Dokuzuncu Hariciye Koğuşu / S: 51

        


3 Ocak 2014 Cuma

Mevlana’nın Hocası Seyyid Burhaneddin

         


         Mevlana’nın Hocası Seyyid Burhaneddin
         Abdullah Satoğlu
         Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları
         Önder Matbaacılık Ltd. Şti.
        
         Abdullah Satoğlu
            15 Mayıs 1934’te Kayseri’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kayseri’de yaptıktan sonra İstanbul Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan mezun oldu.
            17 yaşında gazeteciliğe başladı. 1956’dan itibaren, 15 yıl süre ile Kayseri’de günlük siyasi “Hakimiyet” gazetesini ve aylık fikir san’at dergisi “filiz”i yayınladı.
            Sanat çevrelerinde “Lale Şairi” olarak tanınan Abdullah Satoğlu’nun şiirleri; Orkun, Türk Sanatı, Erciyes, Filiz, Boğaziçi, Çağrı, Gülpınar, Bahçe, Türk Edebiyatı, Milli Kültür ve Türk Dili gibi seçkin dergilerde yer aldı.
            Bir kısım şiirlerinde “İsmeti” mahlasını ve bazı yanlarında da “Bülent Müşker” imzasını kullanan Satoğlu; İlk şiir kitabı olan (Bir Demet Lale), (Aşık Hasan), (Kayseri – Erciyes ve çevresi), (Mevlana’nın Hocası Seyyid Burhaneddin), Kayseri’nin Efsane Adamı Osman Kavuncu), (Lale Üstüne – Şiirler), Son şiirlerinden bir kısmını ihtiva eden (Lale Bahçelerinde) ve (Kayserilinin Ticaretteki başarı sırları) isimli kitapları çıkardı.
         Ayrıca Erdoğan Ünver ve Hüseyin Yurdabak’la Bahçe Şairleri Antolojisi’ni, Fevzi Halıcı ve Hüseyin Yurdabak’la Gönül Sohbetleri Güldestesi’ni hazırladı.
            1970 yılında Ankara’ya naklederek orada “As Matbaası”nı kuran ve “Sürekli Basın Kartı Sahibi” bulunan Abdullah Satoğlu, Selçuklular zamanında “Dar’ül Feth” ve “Makar-ı Ulema” diye vasıflandırılan Kayseri ve çevresi ile ilgili olarak (Kayseri Ansiklopedisi) isimli önemli bir eser daha hazırlamaktadır.
            Yayınladığı yüzlerce makale ve yirmiye yakın eseriyle, Türk kültürüne ve dolayısıyla Folklor hazinemize kazandırdığı hizmetlerden dolayı; Kayseri Sanatçılar Derneği (KASD) tarafından, 1982 FOLKLOR ÖDÜLÜ ve Folklor Araştırmaları Kurumu (FAK) tarafından 1996 – Türk Kültürü’ne Hizmet Ödülü verildi. Abdullah Satoğlu, mahalli ve uluslar arası birçok seminer ve kongrelere katılarak ilgi çekici bildiriler sundu. 1996’da davet edildiği Bağdat’taki Uluslar arası “Merbid Şiir Festivali”ne iştirak etti. Satoğlu, çeşitli TV kanallarında, gönül sohbetleri adı altında edebi ve ahlaki konularda konuşmalar yapmaktadır.
            (Arka kapaktan)

         Osmanlıca kursum için kütüphanede beklerken rastladım bu kitaba ve okumaya başladım. Hep Mevlana’dan bahsediyoruz. Fakat hiç hocasından bahsedildiğini duymamıştım. Gerçi Seyyid Burhaneddin ismini duymuştum ama Mevlana’nın hocası olduğunu bilmiyordum. O yüzden severek okudum.
         Güzel bir başvuru kaynağı arayanlara tavsiye ederim.


Van Gogh – Arkadaşım Vincent

         


         Van Gogh – Arkadaşım Vincent
         Yazan: Anna Obiols
         Resimleyen: Subi
         Çeviren: Berna Yılmazcan
         1001 Çiçek Kitaplar
        
         Merhaba! Ben Paula… Belki inanmayacaksınız ama ben Van Gogh’un arkadaşıyım ve size bu büyük ressamla birlikte yaptıklarımızı anlatacağım.
         Kitabın sayfalarını çevirdikçe ünlü arkadaşım hakkında ilginç şeyler öğrenecek, bir yandan da resim sanatının en büyükleri arasında gösterilen Vincent Van Gogh’un çizdiği tabloları göreceksiniz. Ayrıca kitabın sonunda, sizlere onun tarzı ve benimsediği sanat akımı hakkında bilgi de vereceğim.
         Haydi ne duruyorsunuz…. Hemen başlayın sayfaları çevirmeye. Resim sanatının en önemli isimlerinden biri olan Van Gogh ve çizdikleri sizi bekliyor!
         (Arka kapaktan)

         2014’ün ilk kitabı bir çocuk kitabı olacakmış meğer. :) Bugün kendisini Tansaş’tan aldım. Çünkü Van Gogh, benim en sevdiğim ressam. Görünce dayanamadım. İyi ki de almışım dedim sonra da.
         Çok akıcı bir dilde yazılmış bir kere kitap. Onun haricinde de sanki öykü anlatır gibi aslında eserlerini de tanıtıyor Van Gogh’un arkadaşı küçük Paula. O yüzden çok sevdim ben bu kitabı.
         Çocuğu ya da küçük kardeşi olanlara da tavsiye ederim. Hem sıkılmadan kitap okuyacaklar hem de sanatçıları tanımış olacaklardır böylece.

         *Küçükken ne bulursam okurdum. Ansiklopedi okumak da en büyük hobilerimden biriydi. Van Gogh ile de orada tanışmıştım. Daha sonra, sanırım orta okuldayken resim öğretmenimiz röprodüksiyonu işliyordu resim dersinde ve bizden ünlü bir ressamın resmini röprodüke etmemizi istemişti. Benim ressamın tabii ki Van Gogh’tu. :) Size o zaman benzerini yaptığım resmini fotoğraflıyorum. :)