30 Haziran 2013 Pazar

İzmirli Öyküler

         


         İzmirli Öyküler
         Hazırlayanlar: Hülya Soyşekerci / Ferda İzbudak Akıncı
         Şenocak Yayınları

         Bu yaz bir gemi acentasında staj yapıyorum. Gemi olmadığı zaman ofiste oluyoruz genelde. O zamanlarda da –yine genelde- kitap okuyorum bol bol. Bu da önceki okuduğum kitap bitince sabah kitaplığımdan öylesine çekip aldığım ve iki günde bitirdiğim hoş bir kitap.  Kısa kısa yirmi öyküden oluşuyor ve Kuşadası’nın rüzgar esmez, yaprak kımıldamaz sıcaklarında çok da iyi gidiyor böyle kısa öyküler. Severek okudum hepsini.
         Kitapta öyküleri yer alan yazarlar: Ahmet Büke, Ahmet Önel, Ayşe Kilimci, Canan Tan, Ferda İzbudak Akıncı, Feyza Hepçilingirler, Gülseren Engin, Handan Gökçek, Hasan Özkılıç, Hülya Soyşekerci, İnci Aral, Lütfiye Aydın, Mehmet Atilla, Muzaffer İzgü, Osman Şahin, Raşel Rakella Asal, Sadık Yemni, Sadık Aslankara, Şükran Yücel, Vicdan Efe.
        


29 Haziran 2013 Cumartesi

Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk


Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk
İskender Pala
Kapı Yayınları
Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına…
Doğu ak ejder yılında başları yirmi üç bin yıllık gizem…
Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına saklanarak korunacağını bilselerdi…
Siruş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi…
Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bunun eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi…
Bilgeler, katiller, asiller ve sevgililer, ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi…
Şair, ipeksi dizeleri arasına hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi…
Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını, Babil uyandığı zaman?!..
(Arka kapak)
Daha önce de Od’u okumuştum İskender Pala’dan. O zaman çok önyargım vardı kendisine ve kitaplarına karşı. Ve Od’la beni çok şaşırtmıştı. Bu kitaba başlarken o kadar fazla önyargıyla gitmedi elim kitaba. Seveceğimden emindim bile diyebilirim neredeyse. Nitekim öyle de oldu. Çok çok sevdim.
Yıllardır bildiğimiz, herkesin yazdığı Leyla ve Mecnun hikayesini Fuzuli’nin kaleminden okumak ayrı bir zevk olmuştu benim için. Bu kitapta da hikayenin yazıldığı kağıdın ağzından dinledim daha çok. Kitabın içindeki gizem bambaşkaydı, arkasındaki bilgeler, katiller, alimler de…
Kısacası bu kitap benim için tam da zamanında okundu. Güzeldi. Gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

Od'un yazısı için tık tık. 


15 Haziran 2013 Cumartesi

Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler

     


         Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler
         Maeve Binchy
         Çeviren: Zeynep Seymen
         Doğan Kitapçılık

         Maeve Binchy asla hayal kırıklığına uğratmaz. Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler de tıpkı kendine mekan seçtiği Yunan adaları gibi sıcak ve sevgi dolu. Günümüzde herkesi ilgilendiren, herkesi etkisi altında bırakan romanlar yazmayı ondan iyi bilen yok zaten… Midwest Book Review

         Kitapçı raflarında yeni bir Binchy romanı görmek, bir köpük banyosu kadar rahatlatıcı ve keyif verici. Ama köpük banyosundan daha kalıı!.. Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler’i bitirdiğinizde artık onun alameti farikası haline gelen sıcak ve çarpıcı anlatımından büyülenmiş olacaksınız. Üstelik romanın kahramanları o kadar gerçek, o kadar bizden ki, kurduğunuz bu yeni dostluktan da kolay kolay vazgeçemeyeceksiniz. Publisher’s Weekly

         Bu romanda silahlı çatışma yok, birbirini kovalayan otomobiller yok, cinayet yok… Ama her sayfası okuyucuya bir gerilim romanından daha çok kendine bağlıyor. Çünkü Maeve Binchy gerçek sorunları olan gerçek insanlar hakkında yazıyor. Karakterlerinin yüreğine bakmaya ve oradakileri yazıya aktarmayı çok iyi biliyor. Irish Times

         Dublin’de doğan Maeve Binchy, 1969’da Irish Times yazarları arasına katıldı. End of Term ve Half Promised Land adlı iki oyunu Dublin’de sahnelendi. Deeply Regretted By adlı televizyon oyunu Prag Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nğ aldı. Bütün romanları dünyanın dört bir yanında en çok satan kitaplar listesine girdi. Eserleri sık sık televizyon ve sinemaya uyarlanan Maeve Binchy’nin Yalnız Kadınlar Sokağı, İtalyanca Aşk Başkadır, Geri Döneceksin, Aşk Mutfakta Pişer, Hayatın Ta Kendisi Lokantası ve Ateşböceklerinin Mevsimi adlı romanları Doğan Kitapçılık tarafından yayınlanmıştır.
         (Arka kapak)
        
         Yaz günlerinde okunabilecek orta yollu bir kitap. Ne çok iyiydi ne de çok kötüydü yani. Kitapta farklı ülkelerden Yunanistan’ın bir adasına gelmiş 5 karakter var. Onların hayat hikayelerini anlatıyor. Ama ben daha çok 30 küsur yıl önce gelmiş Vonni’nin hikayesinden etkilendim. Direniş hikayesi muhteşem.


9 Haziran 2013 Pazar

Saatleri Ayarlama Enstitüsü


Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar
Dergâh Yayınları
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. Ancak muhteva açısından metafizik eğilimleri ile estetik endişelerini şiire ayırdığı halde, sosyal temalar için nesri seçmiştir. Romanları, zengin hayat hikayesinden taşarak Türkiye meselelerine kendine has yorumlar getirir. Medeniyet değiştirme girişimlerinin insanımızı soktuğu çıkmazları araştırırken yaptığı tahliller, insanımız ve toplum yapımız açısından dikkate değer hükümler taşır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumumu, fertten yola çıkarak topluma varan teknikle anlatıyor.
(Arka kapak)

Tanpınar’ın daha önce Huzur ve Mahur Beste’sini okudum. Bu üç kitaptan üçleme diye bahsedildiği için okumak istiyordum Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü de. Bildiğimiz seri kitaplar gibi değil de ortak kişileri barındırıyorlar içlerinde. Mesela Huzur’daki Müjgan’ın akrabası Mahur Beste’de de geçen ve Mahur Beste’yi besteleyen kişi. Böyle bağlantıları var yani.
Şimdi bu kitabı sevdim mi nefret mi ettim anlamadım bir türlü. Günümüz için bile çok doğru sayılabilecek tespitler var içinde medeniyet geliştirme süreci için. Ama bir o kadar da absürd adamın içine düştüğü durumlar. Bir insan bu kadar mı talihsiz, bahtsız olur kardeşim?! Bilemedim gitti. Nefretle aşk arasında bir yerlerde bu kitap bende.

Hala Huzur 1 numarada anlayacağınız.

6 Haziran 2013 Perşembe

Brida

        

         Brida
         Paulo Coelho
         Çeviren: Seçkin Selvi
Can Yayınları
“Ruh eşimi nasıl tanıyacağım?”
Wicca, Brida’ya “Riske girerek” dedi. “Başarısızlık, hayal kırıklığı risklerini göze alacaksın. Arayışına devam ettiğin sürece sonunda zafere ulaşacaksın.”
Brida, güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsü. Brida, ona korkularının üstesinden gelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizli müziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınla karşılaşır. O iki kişi Brida’da Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu görür; ama yeteneğini kendisi bulabilmesi için genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğuna yönlendirirler.
Brida kendi yazgısını ararken, kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır.
Usta romancıdan çarpıcı aşk, tutku, gizem ve esriklik öyküsü.
(Arka kapak…)

Bu kitapla ilgili önyargılarım vardı daha önce okuduğum yorumlar yüzünden. Ama o sabah işe gitmeden önce kitaplığımın önüne geldiğimde elim bu kitaba gitti nedense. Geç kalıyordum, çok düşünmeden attım çantama. Ne zaman başladım ne zaman bitirdim, çok hatırlayamıyorum o kısmını. Ama kitabı okurken sabırsızlandığımı ve çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Ve elimden bir türlü bırakamadığımı da…
Coelho, sevdiğim bir yazardır ama hep beni hayal kırıklığına uğratır. Nedenini tam olarak tanımlayamıyorum ama kitaplarını okurken nedense bri eksiklik duygusuna kapılıyorum. Sanki bazı şeyleri yazmıyor da kendisine saklıyor gibi yazar. Sanki kitap daha devam etmeliymiş de o bizden kıskanıp yazmamış gibi… Bilemiyorum.
Kitabın beni bu kadar heyecanlandırmasının sebebi büyücülük, cadılık falan dedil elbette. Tam da bugünlerde üzerinde düşündüğüm “ruh eşi” meselesi. Yazmaya çalıştığım –yeni- bir roman var ve birikimli olarak ilerlemiyor. Parça parça, başka başka bölümleri yazıyorum ruh halime göre. İşte geçen hafta tam ruh eşi meselesini düşünürken bu kitabı okumam beni çok heyecanlandırdı işte. Çünkü ben kitapların kendilerini doğru zamanlarda okuttuklarına inanıyorum.
Yani bende çok farklı bir yer edindi bu kitap. Kafamdaki bazı sorulara da cevap oldu, güzel oldu. Ayrıca içinde “Gölgeler Kitabı”ndan bahsetmesi de ilginç bir tesadüf oldu. Okumayı bitiremediğim, yine aynı konulardan bahseden ve aynı isimli başka bir kitabım var.

Not: Bu kitabı geçen hafta Perşembe günü bitirdim. Hatta Cuma günü başladığım kitap da bitmek üzere. Ama ülkemizin şu anki durumu malum. Herkes gibi ben de bir twitter bir facebook bir olayları gösteren kanallara bakayım derken aklımı yitirdim neredeyse. Tez zamanda güzel günler görmek dileğiyle. Bu direnişle ilgili bir yazı yazıyorum, yayınlar mıyım bilemiyorum ama zaten yeri bu blog değil. Diğer bloglarımdan birinde yayınlarım muhtemelen.

Kalın sağlıcakla.