30 Ocak 2017 Pazartesi

Felsefe-i Zenan

         


         Felsefe-i Zenan
         Letaif-i Rivayat
         Ahmet Mithat Efendi
         Sel Yayıncılık
        
         Merhabalar.
         Ocak ayının sanırım son kitabıyla sendeyim bilog. Yani yarın bir kitap daha bitirmez isem son kitap. :)
         Bu kitabı Kuşadası’nda Edebiyat Günleri diye bir etkinlik olmuştu, bir hafta kadar bir sürü yayınevi sahilde yatıp kalkmıştı (tabii ki de yazdı), işte oradan almıştım. Hem de 20-30 kitaba 30-40 tl gibi komik bir rakam ödemiştim. Kitaplar çok ucuzdu. Fuar gibiydi, açık hava fuarı da diyebiliriz ama fuarlardan çok çok ucuzdu.
         Açıkçası çok inceleyerek almamıştım kitabı. Ahmet Mithat Efendi’yi biliyordum sadece ve onun kitabı diye aldım.
         Kitabın aslı Osmanlıca tabii ki ama kitabın ilk 55 sayfasına Türkçe halini, halan 103 sayfasına da orijinal yani Osmanlıca halini basmışlar. İtiraf etmeliyim ki Osmanlıca kısmını okumak zor geldi, şimdilik Türkçe kısmını okudum.
         Kitap aslında anne ve babaları farklı fakat aynı evde büyümelerinden dolayı birbirlerini kardeş belleyen iki kadın arasındaki mektuplardan oluşuyor. Okuması kolay bir kitaptı bana göre. Çok nadiren bilinmeyen Arapça ya da farsça kelimeler çıksa da onları da dipnotta gayet açıklayıcı şekilde vermişler. Ki bazıları dipnot okumayı sevmezse de ben bayılırım; sıkmayacak kadar az sayıda dipnot vardı.
         Şunu da belirtmeden gitmek istemiyorum ki sizinde ilginizi çeksin ve okuyunuz: Felsefe-i Zenan, tarihimizde ilk olarak açıktan açığa kadın haklarının savunulmuş olduğu edebi eserimizdir. Bunun yanı sıra da edebiyatımızda mektuplaşma tarzında yazılan ilk eser olma özelliğini taşımakta.
         Kitabın ön sözünden bir alıntı da yapmak istiyorum.
         “Ahmet Mithat Efendi, bireylerin cinsiyet, din, dil, ırk ya da sosyal statü gözetmeksizin eşit olduğuna, dolayısıyla herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğine inanmış ve kölelik sistemine de her fırsatta karşı çıkmıştır. Bir kadını öyle “boş ol!” deyivermekle boşamanın hukukuna asla inanmamıştır.

         Kız çocuklarının mutlaka eğitim görmesi gerektiğini savunmuştur. Aksi halde kızcağızın hunhar bir kocanın elinde veya gündelik yaşamın çirkef girdapları içinde mahvolup gitmesi işten bile değildir…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder