Kırmızı
Yıldız Ramazanoğlu
Selis Kitaplar
“Tüllerin
arkasından olanları sessizce izleyen komşulara el sallamaya başladı. Gündelik olağan
yaşamlarını renklendiren bu müstesna dakikaların kahramanı olarak onlara bir
temannada bulunmak geldi içinden. Gülümsedi hatta. İhsan’ın disketlerin polislerin
kıpır kıpır tüllerin ardından. İşte buna gülümsenir. Bu zehiri her içen
gülümser bunu yaparken. Biz suçlu olarak bunları yaşarken suçluluk duygusundan
iyice uzaklaşıyoruz ey millet diye bir söylev yükseliyordu içinde.”
“Masaya
eğildi. Takvim yaprağına. Leyleklerin gitme zamanı. Bu son leylek diye de
yazacaktı neredeyse. O kadar açıktı kağıtta yazanlar. Rüya normaldi ama yazı
acayipti. Ağzı dili bağlanıyordu. İş tuhaf bir şekilde değişiyordu. Ayşe sıkı
durmaya kendini bırakmamaya, başını şöyle bir arkaya atıp, hiç zannetmiyorum
demeye davrandıkça atmosferde ılık bir hava akımı oluşuyordu. Bir leyleğin
karnı gibi beyaz aydınlık bir gülüşü var aslında Celal beyin diye düşünmeye
başlamıştı durup dururken. Günlerin kısalmasıyla ilgisi var mıydı beyaz
görmenin.”
“Kader
ağlarını örüyor demek böyle bir şey demek ki. Yerçekimi artıyor. Sonra buz
kesen hayır kelimsesi kıvranarak havada yol alırken sıcak bir hava kütlesiyle
karşılaşıp sıvılaşıyor.”
(Arka
kapaktan...)
Öykü kitabı okumayı her zaman çok
sevmişimdir. Çok fazla da öykü kitabı bitirdim aslında. Nedense bu kitapla
ilgili beklentim de çok yüksekti. Ama biraz hayal kırıklığı oldu benim için.
Bir kere daha ilk öyküden canım
sıkıldı. Öykünün ismi Ayla ile Zeliha ama öykünün yarısından sonra Ayla’dan hep
Ayşe diye bahsediyor. Yani son okumayı nasıl yapmış anlamıyorum. Sıkıcı işte.
Diğer öykülerde de tam ivme yükseliyor
diyorum ama birden hızlıca bir düşüş oluyor. O yüzden kitap benim için eh işte
öykülerinden oluşuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder