Uyku
Sersemi
Hakan
Bıçakcı
İletişim
Yayınları
“Demir
kaydıraklardan boşaltılan taşlar, tuğlalar, beton parçaları, camlar,
çerçeveler. Önce gökyüzünü yırtacak gelen bomba sesi. Süratle yaklaşan,
huzursuzluk yüklü uğultu. Ve yükün demir konternerlere inmesiyle şiddetli
patlama. Sonra yeniden aynısı. Sonra yine. Beton bombardımanı altında bir
şehir. Yıkılan mahallede döne döne dans edenler. Çiftler halinde. Hep aynı
figürlerle. Moral bozucu bir ciddiyetle. Gözlerimi kapadım. Koyu yeşil kanepeye
uzanmış, inşaat gürültülerini dinleyerek Elif’i bekliyordum.”
Kanser gibi büyüyen,
başkalaşan şehir ve o şehir hakkında kitap hazırlamak isteyen genç bir editör. Daha
dün “burada” olan ve hepsi birer hatıraya dönüşen evler, sokaklar, kitapçılar. Dipten
gelen inşaat uğultusu... Günbegün gerçeklik algısını yitiren, çevresini, sesini
ve en sonunda yüzünü tanıyamayan bir Kahraman...
Hakan Bıçakcı,
kaybolan maziyi, vinçleri, kamyonları, sahte ay ışığını, uykusuzluğu, kötü
rüyaları anlatıyor. Görünmez elin hırsla yırttığı sayfalar...
Uyku Sersemi, kayıp
bir şehir rehberi. Bir yıkım günlüğü.
(Arka kapaktan...)
Her
gün şehrin farklı bir noktasının yok olması nasıl bir duygu?
Aslında
hiçbirimize o kadar da uzak olmayan bir konu bu. Bir gün önce gördüğümüz bir
kitapçı bile ertesi gün orada olmayabiliyor. Üstelik siz orası hiç yok
olmayacakmış gibi hissederken. Her şehir değişir, dönüşür ama yok olması...
Üzücü bir durum.
Açıkçası
ilk kez bir Hakan Bıçakcı kitabı okuyorum ama kitabı çok beğendim. İçinde İstanbul,
İstanbul sokakları, rüyalarla iç içe geçmiş bir hayat, kitaplar, yazım
aşamaları, yayınevi, gürültü, yıkım... yani benim okumaktan zevk aldığım her
şey var. Üstelik Kahraman’ın Elif isminde bir sevgilisi var. Kendi adımı
kitaplarda okumayı seviyor olmam beni megoloman yapar mı acaba?! Ama kediye çok
üzüldüğümü de belirtmek istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder