Thomas Düşerken
Altay Öktem
Can Yayınları
Düşüşüne
önceden karar vermişti demek istiyorum. Bilerek kendini uçurumdan aşağı
bıraktı. Derinliğin dördüncü boyutunun da fotoğrafını çekmiş, sanat hayatının
zirvesine ulaşmıştı. Geriye beşinci boyut kalıyordu. Beşinci boyutun çekilmesi
için bizim bir araya gelmemiz gerekiyordu. Uçurumdan yuvarlanması, sana ve
bana, ayrı ayrı yazılmış birer mektuptu aslında.
Bütün
dünyanın sapkın olarak tanıdığı, kollarını kullanamadığı için ayaklarıyla
fotoğraf çeken ve küçük yaşta konuşma yetisini kaybetmiş olan dahi fotoğrafçı
Thomas Dumas, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Polonya’dan kaçmak zorunda
kalan bir ailenin çocuğudur. İspanyol bir modelin fotoğraflarını çekerken
uçurumdan yuvarlanır... Bu ölümün ardından yolları kesişen model Maria ve
Thomas Dumas’ın biyografisini yazmakta olan sanat tarihi profesörü Anders, ünlü
fotoğrafçının ölümünün sırrının peşine düşerler.
Paris’ten
Münih’e, oradan da İstanbul’a uzanan nefes kesici bir maceraya tanık oluyoruz.
(Arka
kapaktan...)
Altay Öktem’in kalemi sürprizlerle
dolu. Daha önce kendisinden O Adam Babamdı isimli kitabını okumuştum ve resmen
büyülenmiştim. O yüzden bu kitabı okumayı çok istiyordum.
KitapThomas Dumas’ın model Maria’nın
fotoğrafını çekerken uçurumdan düşmesiyle başlıyor. Sonrasında ise arkadaşı ve
aynı zamanda sanat tarihçisi olan Anders’de onun biyografisini yazmak için
çalışmalara başlıyor.
Kitap incecik bir şey ama bence yine
çok katmanlı. Tıpkı O Adam Babamdı da olduğu gibi. Paris, Münih sonradan da
İstanbul’a kadar uzanıyor. İstanbul kısmı çok ilginç.
Dediğim gibi Altay Öktem’in kalemi
sürprizli. Aslında sen farklı bir kitap okuyacağını düşünüyorsun ama bambaşka
bir şey okuyorsun.
Beni şaşırtan yazarları seviyorum.
Diğer kitaplarını da okuyacağım yazarın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder