Altın Köşk Tapınağı
Yukio Mişima
Çeviren: Ali Volkan Erdemir
Can Yayınları
Bu
gizemli altın kuş ne gündoğumunda ötüyor ne kanat çırpıyordu, kendinin bir kuş
olduğunu unuttuğuna kuşku yoktu. Ancak onun uçmuyor olduğunu düşünmek de
yanlıştı aslında. Diğer kuşlar gökyüzünde uçarken bu kırmızı altından Anka kuşu
parlayan kanatlarını açmış, sonsuza dek zamanın içinde uçmaktaydı. Zaman onun
kanatlarına çarpıyordu. Kanatlarına çarpıp geri süzülüyordu.
Kekeme
olduğu için hayatı boyunca yalnızlık çeken Mizoguçi, babasının ölümünden sonra
Altın Tapınak’ın başkeşişine emanet edilir. Tapınağın güzelliğini bir saplantı
haline getiren Mizoguçi’nin bu güzelliğe sahip olma tutkusu onu yıkıcı bir yola
sürükleyecektir.
Ali
Volkan Erdemir’in güzel çevirisiyle Türkçeye kazandırılan Altın Köşk Tapınağı,
1950’lerde yaşanan gerçek bir olayı konu alıyor. Şiirsel üslubu ve dramatik
sahneleriyle dünya edebiyatına damgasını vuran Mişima’nın sık sık ele aldığı
şiddet, tutku, din ve tarih gibi konular bu romanda kusursuzca harmanlanıyor.
(Arka
kapaktan)
Liseden beri Japoncaya ilgim var ve o
zamandan beri Japon edebiyatından eserler okumaya çalışıyorum. Japon yazarlarda
o zamandan beri gözlemlediğim bir şey var: Durgun ama kendi içinde akışkan
metinler oluyorlar genelde. O yüzden yine öyle bir kitap okuyacağımı düşünerek
başladım Altın Köşk Tapınağı’nı okumaya ve çok da yanılmadığımı gördüm.
Kanji çalışmalarıma ağırlık verdiğim bu
dönemde tapınağın asıl adının Kinkakuji olduğunu öğrenmek de benim için güzel
bir anekdot oldu. (Kin karakteri kanjide altın demek, o yüzden adı halk adında
Altın Köşk Tapınağı olarak anılmaya başlamış.)
Kitapta güzellik ile kötülük kavramları
karşı karşıya getirilmiş. Mizoguçi de Tsurukava ile iyilik, Kaşigava ile de
kötülük sınırlarında dolaşıyor sürekli. Tsurukava’yı yitirdikten sonra ise
kötülüğün içinde kaybolup Altın Köşk Tapınağı’nı yok etmeye odaklanıyor.
Kitapta en yoğun hissettiğim duygu şiddet oldu.
Japon Edebiyatı, genelde beni konu ve
son olarak şaşırtmayan ama detaylarda büyüleyen bir tür olduğu için sonu beni
hiç şaşırtmadı ama hayal kırıklığı da yaratmadı.
Japoncayı ve Japon Edebyatını sevdiğim
için artı bir sempatiyle başladım kitabı okumaya ama çevirmenin çevirisini de
başarılı buldum. Kendisi de Japoncacı olduğu için hem onun hem de Yukio
Mişima’nın kitaplarının sıkı bir okuru olacağımdır bundan sonra.
Bu kitap Kitap Ağacı Sabit Fikir Okuma Kulübümüzün kitabıydı bu arada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder