Eylül Aniden Gelir
Naz Esra Elikara
Yitik Ülke Yayınları
Adam
kadına sordu usulca: “Sen niye ayaktasın bu saatte, niye uyumuyorsun?”
Kadın
durdu derin bir nefes alıp “Uyuyunca hayat kaçıyor, üstelik kaçmaması da gerek,
dıarda insanlar yaşarken kaçırmamak gerek hayatı” dedi...
Adam
kadının çocuksuluğu karşısında tebessüm ederken aklından neler kurguladı
bilinmez, ama hemen ekledi: “Bu nasıl bir hırstır?”
Kadın
gülümsedi, bunca senedir hayatında ilk kez birileri bu durumu hırs olarak
adlandırılmıştı... Üstelik zekice bir algıyla... Kadın uzun uzun bakıp “Bu hırs
mıdır? Bilemedim. Hayattaki tek hırsım bu o zaman eğer bu bir hırssa... Gerçi
hayatı yakalamaya çalışırken en çok ıskaladığım şeydir hayatın kendisi... Ve
sırf bu yüzden ıskalanmış tüm hayatlara Eylül Aniden Gelir” dedi.
Adam
durdu anlamlı anlamsız bir sürü cümle kurdu... Kadınınsa aklından geçen tek bir
şey vardı... “Artık kendi kuytumda kendime sarılarak uyumak istemiyorum,
birilerine inanmak ya da en azından inanmayı denemek istiyorum” dedi
fısıldayarak... Onca yıldan onca yoldan sonra en can acıtıcı itirafıydı
kendisine...
Adam,
“Efendim” dedi durumu fark ettiğinde, kadınsa hemen o an toparlanarak, “Yok bir
şey, uyumam gerek artık” diyerek uzaklaştı kendinden.
(Arka
kapaktan...)
Yitik Ülke Yayınları’ndan ilk kez bir
kitap okuyorum. Bu seneki İzmir Tüyap Kitap Fuarı’ndan aldım beş kitap ile
birlikte.
Açıkçası kitabı okuduğum süre boyunca
değişik duygular içinde dolanıp durdum diyebilirim. Hep “Yok artık, bu kadar acı
da biraz fazla. Amma da abartmış yazar.” diye okudum çoğu zaman. Zaman zaman
bunlar ne ergen düşünceler diye düşündüm. Zaman zaman niye bu kadar hızlı
geçilmiş her şey dedim. Kitabın sonunda da farkettim ki meğer bu gerçek bir
hikayeymiş.
O yüzden değişik duygular içinde
dolanıp durdum diyorum. Bir insan bu kadar acıya nasıl katlanabilir ve yaşamına
devam edebilir?!
Edebi açıdan değerlendirilecek düzeyde
bulmuyorum kendisini ne yazık ki. Çünkü edebi bir eserden çok bir kişinin hızlı
hızlı hayat hikayesini anlatması gibiydi kitap. Edebiyat açısından doyuruculuğu
yoktu bana göre.
kaçırmamak lazım hayatı...
YanıtlaSilDeğil mi?
Sil